GÖKTÜRK-2

Başlatan uveren, 20 Aralık 2012, 22:11:18

vedo35

Bizde bir laf vardir " kotu komsu adami mal sahibi yapar " diye. Simdi  bu bir baslangic  yuzde yuz yerli mali olmasi icin ne yapalim yani. Direnc entegre, kondansator fabrikasimi acalim? Yuzde yuz uydu yazilimi icin bekleyelimde  o uydunun yaziliminini ogrenip gelistirecek muhendislerin yetsimesini bekleyleim (belkide en az 8- 10 yil) Ati alan uskudari gecmis dogu ve guneydoguda teroristleri uzaydan da takip etmek icin boyle birsye ihtiyac var, insansiz  ucaklara ihtiyac var var oglu var. Elin israillisi bu isi gelistirip bize avuc dolusu paralara satiyor. Yaptiklarida arizalaniyor dusuyor bilmem ne.  Amerikali yada alman sana satmiyor bu teknolojiyi yada senatodan , meclisten gecirmesi lazim. Hatirlarsaniz bundan 15 -20 yil once almanya leopar tankini turkiyeye sartli olarak satiyordu oda guney doguda terorle operasyon adi altinda " kurtlere soykirim!!!! " uygulandigini idia ederek satarken guneydoguda kullanmama sarti  koymustu ne cabuk unuttunuz!!!  Simdi tankimizda  uydumuzda ilk baslangic olarak  belki yuzde 50 bile olmayacak ama bir 10 yilin sonunda belki 75-80  oranina kavusmus olacagiz meseleyi birde boyle inceleyin. Belki partiler bu bir onlar icin urun oldugu icin reklam olarak kullaniyor buda dunaynin heryerinde boyle. Vestel ve beko tv fabrikalarinda % 100 tv imal edildigini reklam ederdi. Halbuki tupu, icinin malzemesi koreden, cinden geliyor eeeee ne demesi gerekirdi yok biz sadece burada monte ediyoruzmu diyecekti. Bu bir ticari gosteridir, reklamdir. Hem el aya gidiyor biz hala yayayiz diyecegiz sadece abartili belki ama uzaya kendi uydumuz atildigindada yapanlari yerlere vuracagiz ne mantik bu anlamadim.  Ben hollandada yasiyorum calistigim firma kimyasal analiz, dedektor cihazlari uretiyor.  Icinin elektronik karti hollandada  monte ediliyor. Ama entegresi, direnci cinden !!!! Sadece dis metal kasasi susu busu hollandada uretiliyor. Ama cihazin kutusunda hollanda mali yazar. Mudurler ve patron gelen musterilerede herseyi kendimiz yapip monte diyoruz diyor. Yani sizin ve su hurriyet gazetesinin yazari mantigi ile gidersek yok agam biz sadece montaj yapariz butun ana beyni cinden geliyormu diyecegiz? Turkiyedeki koylu safligi ile  yok valal ne yalan soyleyem asli astari cin malimi diyelim  :) :)  Benim gordugum kadari ile turk halki fazlasi ile asagilik kompleksi var. Kendimizi aptal deve kusu gibi hissetmekten ve  yerden yere vurmaktan vazgecelim. Haa bu arada elestirsel gazeteci olarakta hollandada hicbir gezetede bu hurriyet gazetesinin  palyaco gazetecisi gibi ulkesindeki yanlisliklara bu sekilde alayli ve asaglayici bir uslupla yazi yazan gezeteci goremessiniz. Ciddi soyluyorum.
Biliyormusun dedi, ben ne yaptiysam kader icabi yaptim dedi. Ben gene sustum.... Kimbilir sende belki kaderin memurusun vazifeni yapiyorsun dedi.

berat23

bu entegre direnç muhabbeti doğru değil.kimse her parçası yerli olsun gibi bir iddiada değil. burda itiraz edilen şey,doğrudan yabancılara yaptırılan bazı projelerin(ki neredeyse hepsine tekabül eder) %100 milli etiketlerle gösterilmesi. bu şirketlerin bu projelerden edindiği hiçbir bilgi birikimi yok,kaba montaj proje mühendisliği sadece.yapılan bu iş hazır alımdan farksız,bunu anlatamıyoruz.

uveren

Alıntı yapılan: muhittin_kaplan - 22 Aralık 2012, 10:47:01
Bu millet Bir şekilde Bizde yaparız kardeşim, hatta iyisini yaparız dedi
Her zaman der ve yaparda. Samsunlu vatandaşımızın uçak yapması gibi, Devrim gibi, biliyormusunuz geçmişte bir akarsudan elektrik üretip bu enerjiyi bir motorda kullanarak tarlasına su basanlara kaçak üretim ve kaçak elektrik kullanımı cezaları yazıldı, ve yakın tarihimiz bunlar gibi örneklerle dolu.

2000 marklık ericcson 337 telefonum varken SIM kartlar 500 mark gibi bir rakamla satıldığı için ikinci hattım olmadığı halde sırf Türkiyede üretildi diye 1997 yılında Netaş marka cep telefonu almıştım. Şimdiye kadar en azından 8210 gibi bir telefon üretemezmiydik ? Üretemedik, yapamadık, yaptırılmadı ve silindi gitti.

Testaşın akide şekeri görünümündeki devasa kondansatörlerini hiç hoşuma gitmedi halde tasarımlarımda kullandım. Ne kadar ilerleyebildi ? Piyasada pazar payı en çok kaça kadar yükseldi ?


Alıntı yapılan: gerbay - 22 Aralık 2012, 14:14:18
unutmayın ki başbakan da kandırılabilir


Geçmişte sarı paketli ingiliz markası, çay sektörünün kaymağını götürürdüğü sıralarda çernobilden dolayı "Benim hanım çayı demlemeden önce yıkıyor", "Benim hanım çayı en az yarım saat demliyor" ve "bu şekilde radyasyon falan kalmıyor" açıklamaları yapan bakanımız bile oldu. Siz bir bakan olsaydınız bu lafları edermiydiniz ? Düşünün !


Alıntı yapılan: gerbay - 22 Aralık 2012, 16:28:44
bizim memlekette çok zeki insanlar var, hatta bence bir çok ülkenin ortalamasının üzerinde
İlk üçe gireriz diyecek kadar iddialıyım.


Alıntı yapılan: gerbay - 22 Aralık 2012, 16:28:44
bizim problemimiz bu ülkeyi kendi ülkesi olarak görmeyen birileri sistemin damarlarında dolaşıyor ve birşeyleri sabote ediyo

Geçmişte yaşadığım sıkıntıların benzerlerini kendisininde yaşadığı tahminimle gerbayı sonuna kadar destekliyorum. Burada menfeat çakışması/engellemesi olduğu için yazdığınıda zannetmiyorum.

Bakın gerbayın bahsettiği olayın nereden başladığını meraklısı için yazayım. Rahmetli dedem 1909 doğumluydu, babası ise savaşmak için yola çıkanlardan biri. Nerede şehit olduğunu ve mazarının yerini hiç öğrenemedik belki Trablusta belki Çanakkalede.

Dedem 4 yıl askerlik yapıyor ve teskeresinin ertesi günü İstanbulda Polisliğe başlıyor. Polis olmak o dönemde o kadar kolayki, çünkü İstanbul berbat bir durumda. Hava karardıktan sonra tek bir namuslu insan dişarı çıkamıyor. Mahalle aralarında neredeyse her 2-3 sokakta bir yabancı uyruklu hayat kadını var.(Uyruklarını geçmişte vergi rekortmeni olan isimden anlarsınız) Ancak bu hayat kadınlarının çalışma yöntemi çok ilginç, eğer birine denk gelinir ki gelinmemesi mümkün değil ve kendileriyle ilgilenilmezse "Gel koçum paran yoksa benden olsun" diyor. Ülkede ev camı yokken hasır örgülü sepet içinde 4-5 litrelik renkli cam şişelerde satılan şarap o eski 1 kiloluk ekmekten daha ucuz. Bir diğer konu dilenciler ve bir diğeri gaspçılar ve hırsızlar. Gündüzleri bir gurup geceleri üç gurup milletin başına bela. Daha fazla detaya girmeyeceğim anlayacağınız Polis hiç boş durmuyor.

Dedemin ağzından deva edeyim "Savaştan çıkmış bir ülke kim nereden gelmiş, nereye gitmiş, kim öldü, kim yaşıyor bilen yok, milletde ne doğru dürüst mal var ne ellerinde belge var. 1934 yılında soyadı kanunu çıktığında neredeyse tümü yabancı uyruklu olan bu tiplerin hepsi Türkiye vatandaşı kimliği sahibi oldular. 1928 de harf devrimi yapıldığı için bizim gibi asker/polis/memur olanlara Türkçe okuma/yazma öğrettiler ama halk öğrenemedi. Fakat bu yabancılara aynen bize öğretildiği şekilde Türkçe okuma/yazma öğretilmişti, konuşma şivesi berbat durumda olanlar bile bizden iyi okuyup, yazıyordu. Öyle bir döneme girdikki o bacaklarını otomobil lastiği takıp ipini beline bağlayarak dilenenler, geceleri insanları gaspeden, bağımlılar, hırsızlar, hayat kadınlarının neredeyse tümü bir yıl içinde ortadan kayboldu ortalık süt liman oldu, bize doğru dürüst iş kalmadı."

Ve devam ediyor "Sonradan öğrendikki bu insanların hepsi Ankaraya gitmişler ve çoğu Memur olmuş, önce nasıl olur dedik inanamadık fakat sonradan öğrendikki tek parti döneminin partisi Ankara garında trenden inen iyi giyime sahip, fötr şapkalı insanlara direk memurluk teklif ediyor ve Türkçe bilenler memur oluyor. İyi iyiyi, kötü kötüyü tanır derler, bu bilgi bu insanlar arasında hızla yayılmış."

Bu memur alımına inanmayanlar için yazıyorum "Ana muhalefet partisi lideri yaklaşık bir yıl önce memur alımınının bu şekilde yapıldığını canlı yayında açıklamıştır." Ve birde not eklemek istiyorum aynı dönemlerde "Meclis önünden şalvarla geçmek yasaktı" (şimdide bu partililer siyaset yapma diyecekler, arkadaşlar benim tuttuğum ne bir parti nede bir futbol takımı var, oy pusulasında hiçbiri seçeneği olmadığı içinde 8 yıldır oy kullanmadım.)

O zamanki memurların yarısı dedemin anlattıkları tipler ise diğer yarıyı bozmaları çok kolay olmuştur. Kaç kişi cilveli bir hayat kadınının elinden kurtulabilir ki ? Kurtulan azınlık olursada sırtından kurşunu sıkar intihar etti derler. Bunlar tüm noktalara yerleşmişler ise alınacak yeni memurların düzgün olmasını bekleyebilirmisiniz ? Bence memurlar sınavla alınmaya başlayıncaya dek bu durum maalesef böyle gitmiştir, az sayıda düzgün insan memur olabilmiştir.

Konuyla alakası yok ama size düşünmeniz için başka bir konu daha vereyim; niçin akaryakıta,sigaraya, alkol ürünlerine yüksek zamlar yapılıyor ?, ikiside aynı etkiye sahip olduğu halde alkol ürünleri serbestken diğer uyuşturucu maddeler niçin yasak ? Bakın uyuşturucu maddeler yasağı ve son yıllarda yapılan sigara/akaryakıt zamları açıkça terör örgütüne maddi destek oluyor. Sigaranın zarar verdiği, ölüme sebep olduğu doğrudur fakat bu fahiş fiyatlar sayesinde kaçak akaryakıt/sigara/alkol/uyuşturucu/çay/et ticaretinden elde edilen anormal karlar bu dünyada kimyasal/nükleer silah edinmeye bile yeter ve bu silahlar bu ülkeye sigaradan çok zarar verirler. Haber seyrediyormusunuz ? Milyonlarca paket sigara, tonlarca akaryakıt/alkol/uyuşturucu/çay/et yakalanıyor. Bu kaçakçılığı biz yapmıyorsak kim yapıyor ? Benim kuş beynimle düşünebildiğim bu konuyu bizi yönetenler düşünemiyormu, niçin terör örgütüne bu fırsat bizzat devletimiz tarafından veriliyor ? Niçin bu devlet suçu ve suçluyu para takibi yaparak kolayca yakalama imkanı varken istihbarat/ihbar bekleyip onbinlerce polisi suçlu peşinde koşturuyor ?

Tekrar düşünün!
6.yüzyılda doğan kız çocuklar cahilce gömülüyordu. 21.yüzyılda kız/erkek farketmeden, doğamadan medenice öldürülüyor.  "1-Güneş katlanıp dürüldüğünde, 2-Yıldızlar bulandığında, 3-Dağlar yürütüldüğünde, 4-Kıyılmaz mallar bırakıldığında, 5-Vahşi hayvanlar bir araya toplandığında, 6-Denizler ateşlendiğ

muhittin_kaplan

Boş Laf.
Ağır oldu farkındayım ama bu ne be kardeşim. o zamanki memurların hepsini o.çocuğu vatan hayini, onları işe alanları ki "kurtuluş savaşı vermiş, cephede bulunmuş" insanları onların yaltakçısı yapmışsınız.
bırakın bu işleri.

speak48

hocam "örümcek kafalılar"   "nato kafa nato mermer" kavramları boşuna çıkmadı.
siz ne anlatırsanız anlatırsanız anlatın kulakları duymaz gözleri görmez kafaları anlamaz.

imuhtar

#80
meclisin kurulacağı vakit bizim köyede gelmişler dedemin babasına milletvekilliği teklif etmişler.gelenler sormuşler efendi sen ne işyaparsın ne eylersin diye büyük dedemde  bir iş yapmam at üstünde gezerim demiş.sonra köyden en fakirini seçip milletvekili  yapmışlar.büyük dedem beni seçmediler diye çok kızardı rahmetli

muhittin_kaplan

@gerbay @speak48
Alıntı Yap
Dedem 4 yıl askerlik yapıyor ve teskeresinin ertesi günü İstanbulda Polisliğe başlıyor. Polis olmak o dönemde o kadar kolayki, çünkü İstanbul berbat bir durumda. Hava karardıktan sonra tek bir namuslu insan dişarı çıkamıyor. Mahalle aralarında neredeyse her 2-3 sokakta bir yabancı uyruklu hayat kadını var.(Uyruklarını geçmişte vergi rekortmeni olan isimden anlarsınız) Ancak bu hayat kadınlarının çalışma yöntemi çok ilginç, eğer birine denk gelinir ki gelinmemesi mümkün değil ve kendileriyle ilgilenilmezse "Gel koçum paran yoksa benden olsun" diyor. Ülkede ev camı yokken hasır örgülü sepet içinde 4-5 litrelik renkli cam şişelerde satılan şarap o eski 1 kiloluk ekmekten daha ucuz. Bir diğer konu dilenciler ve bir diğeri gaspçılar ve hırsızlar. Gündüzleri bir gurup geceleri üç gurup milletin başına bela. Daha fazla detaya girmeyeceğim anlayacağınız Polis hiç boş durmuyor.

Dedemin ağzından deva edeyim "Savaştan çıkmış bir ülke kim nereden gelmiş, nereye gitmiş, kim öldü, kim yaşıyor bilen yok, milletde ne doğru dürüst mal var ne ellerinde belge var. 1934 yılında soyadı kanunu çıktığında neredeyse tümü yabancı uyruklu olan bu tiplerin hepsi Türkiye vatandaşı kimliği sahibi oldular. 1928 de harf devrimi yapıldığı için bizim gibi asker/polis/memur olanlara Türkçe okuma/yazma öğrettiler ama halk öğrenemedi. Fakat bu yabancılara aynen bize öğretildiği şekilde Türkçe okuma/yazma öğretilmişti, konuşma şivesi berbat durumda olanlar bile bizden iyi okuyup, yazıyordu. Öyle bir döneme girdikki o bacaklarını otomobil lastiği takıp ipini beline bağlayarak dilenenler, geceleri insanları gaspeden, bağımlılar, hırsızlar, hayat kadınlarının neredeyse tümü bir yıl içinde ortadan kayboldu ortalık süt liman oldu, bize doğru dürüst iş kalmadı."

Ve devam ediyor "Sonradan öğrendikki bu insanların hepsi Ankaraya gitmişler ve çoğu Memur olmuş, önce nasıl olur dedik inanamadık fakat sonradan öğrendikki tek parti döneminin partisi Ankara garında trenden inen iyi giyime sahip, fötr şapkalı insanlara direk memurluk teklif ediyor ve Türkçe bilenler memur oluyor. İyi iyiyi, kötü kötüyü tanır derler, bu bilgi bu insanlar arasında hızla yayılmış."

siz ne anladın bu yazılanlardan?

Stylas

Allahım ya konu nerden nerelere gelmiş.Biz bunlara konuşacağımıza daha iyisini nasıl yaparız diye kafa yorsak burda bilim-teknoloji konuşsak olmuyor mu?

muhittin_kaplan

Olmaz bu daha keyifli.

Stylas

Haklısın hocam burda birbirine laf atak daha kolay geliyor.

uveren

Alıntı yapılan: muhittin_kaplan - 22 Aralık 2012, 21:40:29
Boş Laf.
Ağır oldu farkındayım ama bu ne be kardeşim. o zamanki memurların hepsini o.çocuğu vatan hayini, onları işe alanları ki "kurtuluş savaşı vermiş, cephede bulunmuş" insanları onların yaltakçısı yapmışsınız.
bırakın bu işleri.

Arkadaşlar yazılarımdan "Neredeyse tümü ölmüş insanlara iftira atacak, dedemin ağzından yalan söyleyecek kadar karaktersiz biri olduğum" kanısınamı vardınız ?

Önyargınız olmadan düşünün, araştırın ve yeri geldiğinde doğru bilgi ile sesinizi yükseltin diye bu kadar şey yazıyorum. Yeri geldiğinde sesinizi yükseltinki gelecek nesillerde bizim gibi boşa kürek çekmesin.

Size başka bir örnek daha vereyim, içinizde ilk/orta eğitim öğretmeni varsa cevap versin ;

Ülkede 3 milyona yakın işsiz varken "atanamayan öğretmenler" diye bir gurup var ? Bu insanlara üniversiteye girerken iş garantisimi verildi ? Hiç düşündünüzmü ?

Ben size açıklayayım;

Nufusumuzun %1den biraz fazlası öğretmen yani 765.000 kişi. Bu oranı Çinle kıyaslarsak 10 katı öğretmenimiz var. Çinde en az yüz kişilik sınıflarda eğitim veriliyor. Birde öğrencilere bakalım 16 milyon. Öğrenci öğretmen oranına bakarsanız her 21 öğrenciye bir öğretmen düşüyor, peki niçin 50 kişilik sınıflarda eğitim veriliyor ?

Yüksek oranda öğretmenimiz olduğu halde niçin öğretmen açığımız var ? Çünkü bir öğretmen haftada 20 saat çalışırsa görevini yapmış sayılıyor, fazla derse girerse ek ders ücreti alıyor. Bu 20 saat çalışma süresi günde 4 saate denk geliyor ve bununda 15 dakikası teneffüste geçiyor. Yani gerçek çalışma süresi 3 saat. Diğer ülkelerdeki durumu araştırıp karşılaştırın bakalım durum böylemi ? Biliyormusunuz gelişmiş ülkelerin mesai saatlerinin ortalamasını alırsak en az 100 bin öğretmen fazlamız var. Belki diyeceksinizki "Türkiyede öğrenciyle uğraşmak zor" 12saat çalışma/24saat istiharat esasına göre hayati tehlike altında çalışan polisimizin işi daha mı kolay ? Bir diğer konu ise ihtiyaç olmayan yerlerde örneğin Ankarada yığılmalar var. Sebep eş durumu, boşanma nedeniyle tayin isteme vs. vs. Siz bir marketler zincirinde çalışırken eşiniz başka bir ilde iş bulsa patronunuz sizi ihtiyacı olmadığı halde o ildeki işyerinde çalıştırırmı ? Gösterdiği yerde çalışmıyorsanız kapıya konursunuz.

Gelelim diğer konuya; Öğretmenlerimizin içinde okulda namaz kılıyor diye gazeteye manşet olanlar, "ya sev ya terket" diye bağıranlar, Cumhuriyet mitinglerine katılanlar vb. her siyasi kimliğe sahip, Türk,Kürt,Çerkez,Abaza vb. etnik kimliğe sahip, Müslüman, Hristiyan, Ateist her türlü dini kimliğe sahip insanlar vardır, değilmi ? 765.000 kişi, öğretmen kimliği ve TC vatandaşı olmanın dışında ortak bir paydada buluşabilirmi ? Bu aslında mümkün olmayan bir durumdur, 3 kişi bile kolay kolay buluşamaz. Ama bu 765.000 kişi her yıl 6.ayda okullar kapağında aynı ortak noktada buluşuyor ve hepside o ay tam çalışmış gibi ödenen ek ders ücretini alıyor ve itiraz etmiyor. Bu fazla ödeme hangi kanunla düzenlenmiş ? Öyle bir kanun yok. Acaba öğretmenlerimizden tek bir tanesi bu güne kadar sırasıya okul müdürlüğüne, ilçe, il müdürlüğüne, Milli eğitim bakanlığına, Başbakanlığa bu konuda itiraz dilekçesi vermişmidir ? Veripte sonuç alamadılarsa savcılığa gidip suç duyurusu yapmışlarmıdır ? Hayır, çünkü yapılsaydı ya kanunla düzenlenirdi, yada iptal edilirdi. Bu durum, satıcıya 50TL verip, 100TL üzeri verdiğinde sesini çıkartmayan birinin durumundan farklımı ?

İşte böylesine rant olduğu için atanamayan öğretmenler diye bir gurup var. Mimarların, aşçıların, mühendislerin şöförlerin, vasıfsız işçilerin kafası çalışmıyormu ?

Ve her yıl üniversite sınavında sıfır çeken öğrenci sayısı artarken ki bildiğim kadarıyla bu yıl 800 bin kişiye ulaştı, öğrenciyi, öğretmeni sınava sokamazsınız diye bağıran bir eğitim sendikamız var. Ve devlet bu 800 bin öğrencinin geriye dönük kimler tarafından yetiştirildiğine bakmıyor, baksa belki işini yapmayan 100 bin öğretmen öne çıkacak. Bu ülkede ev ekonomisi, ziraat fakültesi vb. mezun olmuş o kadar çok sınıf öğretmeni varki inanamazsınız, işte bunların öğretmen olduğu tarihlere bakarsanız, yetiştirdikleri öğrencilerin son 5 yılda üniveriste sınavına giren öğrenciler olduğunu anlarsınız.

Bu kadar öğretmene karşılık, çinin ne kadar gerisindeyiz, hiç düşündünüzmü ?

6.yüzyılda doğan kız çocuklar cahilce gömülüyordu. 21.yüzyılda kız/erkek farketmeden, doğamadan medenice öldürülüyor.  "1-Güneş katlanıp dürüldüğünde, 2-Yıldızlar bulandığında, 3-Dağlar yürütüldüğünde, 4-Kıyılmaz mallar bırakıldığında, 5-Vahşi hayvanlar bir araya toplandığında, 6-Denizler ateşlendiğ

uveren

Alıntı yapılan: gerbay - 22 Aralık 2012, 23:24:19
hocam Marshall yardımından beri Türkiye nin eğitim sistemini ABD belirliyor. Sürekli bir ABD li danışman heyeti var. Maaşlarını da biz veriyoruz.. Onlar ne derse o oluyor eğitim konusunda.. Ne bekliyorsunuzki..

Eğitim sistemi üzerine çok fazla araştırma yaptım ama bunu ilk defa sizden duydum. Detaylarını okumak isterim, kanuna dayanan birşeymi acaba, kaynak verebilirmisiniz ?


Son olarak bu linkteki (https://www.picproje.org/index.php/topic,44125.0/topicseen.html) gibi düzgün Türkçeye sahip öğrenmeye meraklı genç arkadaşlar için bu konuya yakın birşeyler yazmak istiyorum.

Şu an 45 yaşında değilde 12 yaşında olsaydım, kesinlikle meslek lisesini tercih eder ve ardından elektronik mühendisliği okurdum. Meslek lisesiyle birlikte ingilizce kursuna başlar ve üniversiteyi bitirene kadar devam ederdim. Benim zamanımda olmayan interneti kullanarak bu dili bilen insanlarla vakit geçirir, imkanım olursa onları ülkelerinde ziyaret ederdim.

Üniversite 1.sınıftaki boş zamanlarımda ise istatistik-1 derslerini ayrıca takip ederdim.

2. sınıfta bir model uçak alır öncelikle yine benim zamanında olmayan XBee‐PRO868 gibi bir RF modulle alıcı vericiyi modifiye ederek sinyal mesafesini artırır, koordinat belirleme için bir GPS modülü ekler ve vericiye bir LCD yerleştirirdim.

3. sınıfta iki kanat ucuna birer altimetre takarak yüksekliği kontrol eder/doğrular GPS bilgisi ile karşılaştırır, belli aralıklarla verici sinyalini alamazsa/güç seviyesi dönüş ihtiyacının altına düşerse kalkış noktasına gelmesini sağlar ve manuel kumanda olmadan önceden programlanmış bir rotayı izlemesini sağlardım.

4. sınıfta yine benim zamanımda olmayan bir teknolojiyi yani F-35 lerde olan dikey kalkış yeteğini kazandırmak için modele 2-3 motor ekleyerek modifiye ederdim. Vaktim kalırsada bir kamera yerleştirir ve saniyede tek karede olsa vericiye data akışı sağlardım.

ve bunu bitirme projesi olarak tezimde kullanırdım.

Aslında yapamadığımız şeyler bu kadar basit (bu arada Şanlıurfa emniyet teşkilatınıda tebrik ederim). Elbette bu projenin hava akımlarına göre koordinat düzeltme gibi pek çok eksiği olurdu ancak tümü yazılımla halledilebilecek detaylardan öteye gitmezdi.

Forumda bu kadar yazıyı okuyan ve ne olduğunu anlamaya çalışan genç arkadaşlarımız varsa hiç birini kafaya takmasın. Kendilerine yukarıdakine benzer  bir proje belirlesinler ve azimle üzerinde çalışsınlar. Her ne kadar malzeme temini gibi konularda sıkıntı yaşasalarda eminim bu tip forumlar oldukça ve azimle üstesinden gelirler.

Arkdaşlar bence artık konuyu uzatmayalım. Zaten yerlimi değilmi diye başladık, yakın tarihimize kadar girdik çıktık. Yazdıklarım nedeniyle kalbi kırılan bir arkadaş varsa özür dilerim. Lütfen bilinizki amacım ülkemizin daha iyi bir noktaya ilerlemesi. Bunun içinde doğruya doğru, yanlışa yanlış diyebilmeliyiz. Hiç bir zaman tümü doğru veya tümü yanlış olamaz. Doğru politikaların arkasında, yanlişların karşısında durabilmeliyiz hatta oy verdiğimiz insanlar yanlış yapsalar bile/oy vermediklerimiz doğru yapsalar bile.

Unutmayın bu ülkede sorulması gerekenleri soramayan/hakkında hiç bir fikri olmadığı halde sırf siyasi olarak karşı tarafta olduğu için kara propaganda yazıları yazan, "kedi ağaca çıktı", "av mevsimi başladı", "kar kış kıyamet", "sıcaklıklar bezdirdi, pes 45 derece olurmu?" diye gündem oluşturan/haber yapan, bazı haberleri görmezden gelirken bazılarında pireyi deve yapan, yeri geldiğinde ayakkabısını atamayan bir sürü sarı basın kartı sahibi insan var. Bu ülkede bakanlara "çayı uzun süre demlerseniz radyasyon uçar gider", başbakanlara "bahtsız bedevi" dedirttiren bir güç var ki ben Başbakanımızın bunun gerçek manasını bilerek söyleyecek bir karakterde olduğunu sanmıyorum.

İşte bu ve benzer nedenlerle yeri geldiğinde doğru bilgi ile sesinizi yükseltmelisiniz, sesinizi yükseltmeden öncede acaba doğru açıdan bakabiliyormuyum diye çokca düşünmelisiniz. Laboratuar ortaminda çoğaltılan bir bakteri kolonisini bir lam üzerine yerleştirseniz ve zamanla insanoğlunun teknolojisine sahip olsalar o lamın adı dünya ve o 20 metrekarelik laboratuarın adıda evren olurdu. Onlar düz ve şeffaf bir dünyada biz ise yuvarlak ve mavi bir dünyada yaşıyoruz derdik. Fakat onlarda bizde evreni sonsuz sanırdık. Belkide evrendeki büyüklüğümüz aslında o lam üzerindeki dünyadan daha küçüktür. Belki zaman ve mekan aklın sınırlarını belirleyen iki temel kuraldır.


6.yüzyılda doğan kız çocuklar cahilce gömülüyordu. 21.yüzyılda kız/erkek farketmeden, doğamadan medenice öldürülüyor.  "1-Güneş katlanıp dürüldüğünde, 2-Yıldızlar bulandığında, 3-Dağlar yürütüldüğünde, 4-Kıyılmaz mallar bırakıldığında, 5-Vahşi hayvanlar bir araya toplandığında, 6-Denizler ateşlendiğ

Kazım

#87
sevgili @gerbay;

Sizin görüş biçiminizi AYDINLIK gazetesi okuyan kesimden ve sizi desteklemeyenlerin görüşülerini de TRT kaynaklı kesimden ( tartışılan konu herhangi bir konu da olabilir ) oluşan kişilerin, tartışma biçimine benzettim.Sonuçta heriki tarafta kendi informasyon kaynaklarından alıntılar yaparak burada onu doğru imiş gibi gösterebilir. Tabi konu hangi tarafın samimi olduğu ile ilgili.

Yukarıda yayınladığınız maddeleri içeren anlaşmaları kabul eden kesim GÖKTÜRK2 yi ülkemize kazandırna kesim değil.Bu noktaya da vurgu yapmak isterim.

hgs

#88
Eğitim konusundan önceki, trenden inip memur olma meselesi, ve gerbayın yazdığı 600 kişi iken sadece 150 tanesi sürgün edilebilen, kalanları önemli yerlere getirilen adamlar meselesi için; kritik bir yorum yapayım.

1) Kurtuluş savaşı yapılmış, silahlı kuvvetleri başkomutan olarak Atatürk yönetmiş. Silahlı kuvvetlerin başı olarak en yetkili ve bilgili kişi.
2) Yine Atatürk türkiye cumhuriyeti devletini her anlamda kuran kişi  ve en yetkili kişi olarak devletin başına geçip kendi bildiği gibi yönetmeye başlıyor.

İddia ediliyorki ; her türlü yaramaz kalitesiz kişiler ve millet düşmanları kadrolaştırıldı. Ülkeye o günlerden bugünlere tesir eden bir kanı bozukluk enjekte edildi.

Sonuç; Eğer bu iddia gerçek ise bunu yapan kişi Atatürk oluyor.

Benim görüşüm bu değil, ama çıkan sonuç bu oluyor. İddia sahipleri iddialarını tekrar değerlendirmelidirler... (Teorilere belkide Atatürk pasifize olmuştu onun etkisi yoktu yardımcıları yahudi idi gibi satırlar eklenebilir mesela..)


******************
Kişilerin bireysel olarak bir yerlere getirilmesi ile bir takım şeyler belki elde edilir. Teknoloji yurtdışına bağımlanır, vatan hainleri satın alınarak her türlü ihanet gerçekleştirilebilir. Ancak bunların hepsinin etkisi çok yüksek olamaz kanaatindeyim. Bir satılmış varsa 10 tane düzgün vatan evladı olmalıdır.
Bu öyle yeraltı örgütlenmeleri ile sadece kendi adamlarını yükseltme ile elde edilebilecek bir olgu değil. En azından son 10 yılda millet oyları ile farklı bir kadroyu getirip tüm kadroların tekrar güç değişimine ugramasını sağladı. Bir zamanlar birileri tepede ise şimdi başkaları bu kodları işgal etti.

(Tabii diğer konularda geçen komplo teorilerine göre akp yada diger partiler değil tamamında bir gizli yapılanma var ve kim gelirse gelsin sonuçta hep yahudilere çalışıyoruz. Bu iddia gerçek ise neden kasıyoruz ? ABCD partisi farketmeksizin sonuçta zaten yahudi olmuşuz....)

*******************

Bence bu iddialar gerçeklerle çok alakalı değillerdir. Ancak bu iddialar neden çok fazla ortaya çıkıyor ve akla yatkın oluyor?
Kişisel görüşümdür;

Türkiyede ezik, yetersiz, asla milliyetçi olmayan, tamamen paraya değer veren, tek derdi maddiyat, lüks şehvet düşkünü olan bir toplum oluşturulmuş durumda. Bizim için türklük birliği bilinci gibi şeyler yok. Türkler ile çalışmanın türk firmaların mallarını almanın zerre kadar önemi yok.
Bizim sektör için mantık; türkiyede elektronik alt yapı yok, e o zaman her yabancı firma ile çalışırım. İsrail olmuş abd olmuş nasıl olsa farketmiyor. Herkesle çalışıyorlar.
Devlet yetersiz kaynaklarla düşük profilli hedeflerle, rakamlara dayanan ilerleme hedeflerine sahip. Teknolojik gelişmenin nasıl olacağı konusunda gerçekten bilgiye sahip bir kadro çıkartamıyoruz. Tüccar, para babası, siyasetten gelen, hatta açık açık bölücü hedefli bir takım adamlar yönetimlere geliyor.

Sebep; yetiştirilen kalitesiz dejenere toplum bireylerinin, kişisel ihtiraslarıdır. Bu adamlar satın alınabiliyorsa bunun sebebi satın alanlar değildir. Bu toplumu bu şekilde yetiştirilmesinin sonucudur. Toplumun hedeflerini, eğitimini, tek yönde yönlendiremedikçe hiç bir şey düzelmez. Yedek oyuncu olarak 2. sınıf devlet olarak oradan oraya savrulup sömürülürüz.

Ek= yukarıda bahsettiğim ezik toplumu milli eğitimin başına 3-5 kişi getirerek olduğunu kastetmiyorum. 3-5 kişilnin oluşturacağı müfredatlarla, imparatorluk karakterine sahip toplum bu kadar ezik olacak şekilde pasifize edilemez...

Kazım

#89
sevgili gerbay;

Sizi herhangibir kesimli olmakla kategorize etmedim. Siyasete girmek istemiyorum.Görüşlerinize saygı duyuyorum. Deyip bitireyim