Haberler:

Foruma Resim Yükleme ve Boyut Sınırlaması ( ! )  https://bit.ly/2GMFb8H

Ana Menü

Evrenin Clock Frenkansını

Başlatan fractal, 25 Nisan 2009, 23:57:11

gladi

bu konuda heralda ZİYA kardeş daha iyi açıklama yapabilir sanıyorum ...

evet Ziya kardeş bu algılamaları , biz nasıl algılıyoruz ... şimdiye kadar yediğimiz elmalar aslında gübrenin paketlenmiş halimiydi ... yoksa biz aslında pazardan gübremi alıp yiyoruz ... açıkla bize ...   8)
misafir olan kimse, beraberce getiremediği birşeye kalbini bağlamaz.

fractal

ziyada salihte  konuyu bitirmiş sanırım.
Restantum cogniscutur Quantum deligutur

Salih

Alıntı yapılan: "fractal"ziyada salihte  konuyu bitirmiş sanırım.

Bitirmedim tabiki. Fakat usul konusunda yıllardır müzdaribim. Toplum olarak bir türlü bu usul problemini çözemedik. Şöyleki; burası bir teknik forum, gayet güzel. Diyelim bir arkadaş bir problem ortaya koyuyor. Herkes elinden geldiği kadar yardımcı olmaya çalışıyor. Fikrini söyleyen kişilerin ne inancına ne meşrebine ne cemaatine nede örgütüne bakıyoruz. Ki doğru olanda budur. Sadece Kişilerin probleme verdiği cevap bizim için önemlidir. Probleme katkıda bulunuyorsa yararlanırız hepsi bu kadar. Hatta problem ortaya koyan arkadaşında problemini eleştirmeyiz. Yani senin probleminde ne kadar saçma demeyiz(diyemeyiz). Katkıda bulunanların fikirlerini de saçma bulmayız. Çünkü saçma kelimesi bir yargılamadır. Buna hakkımız yok. Öne sürülen çözüm teknik olarak doğru veya yanlış olabilir. Şimdi teknik konularda büyük oranda usul yönünden problem yaşamıyoruz. Ama ne zamanki bir sosyal konu (Siyaset , din, vb...) hakkında konuşmaya başlayalım hemen usulu bozmaya başlıyoruz. Hemen soran kişinin ve cevaplayan kişinin (veya kişilerin) meşreplerini inançlarını öne almaya başlıyoruz. Aslında ne önemi var. Burda problem ve öne sürülen fikirlerin tartışılması gerekir. Varsa çözümle ilgili katkıda bulunabileceğin fikrin söylersin. Yoksa söylemezsin bu kadar basit. Diğer davranışlar fikirlerin gelişmesini engelliyor. Sen böyle soru soramazsın veya bir kişi bir fikir öne sürer sanamı düştü. Halbuki bunların hepsi kişisel yargılamalardır. Genel olarak konuşuyorum. Kimse alınmasın . Toplumsal olarak yaygın bir problemimiz. Çoçuk evde fikir söylemeye çalışır; büyüklerinin karşılığı, ne zaman adam oldunda fikir söylüyorsun! Çoçuk okulda fikir söylemeye çalışır, öğretmen sen kimsin der. vs. vs. Bütün bunların sonucunda bireyselleşme problemini ortaya çıkarıyor. Artık toplumda herkes bir kimlik sahibi olmaya çalışıyor. Çünkü birey olarak bir değeri ve etkisi olmadığını görüyor. Ve bir fikri örgüte , cemaate, siyasi topluluğa mensub oluyor. Ve mensup olduğu grubun kalıplarıyla düşünmeye ve davranmaya başlıyor. Aynı zamanda çevresindeki kişileride bireysel olarak değil bir mensubiyet olarak algılamak istiyor. Bütün bunların neticesinde yeni bir şeyler üretemeyen bir toplum oluyoruz. Çünkü beyinlerdeki düşünme kabiliyetini törpülüyoruz. En acı tarafı belli düşünce kalıplarını ezberlemeyi de düşünme kabul ediyoruz. Lafı biraz uzattım kusura bakmayın. Burada ne söylesek bazı arkadaşlar söylenenle değil söyleyenle ilgileniyor. Şurda sadece @fractal arkadaşın sorularıyla ilgilenseydik hiç problem olmayacaktı.

fractal

salih hoca söylediklerine kesinlikle katılıyorum.olayı cok iyi analiz edip cok güzel bir dille temize cekmişssin.bu bakımdan cok teşekkür ediyorum.neyse konuya kaldığımız yerden devam edelim.
Restantum cogniscutur Quantum deligutur

Ziya

Salih Hocam,

açık toplum diyorsun ama sana özelden bir link vereceğim diyorsun. Kendince dinin tanımlamasını yapıyorsun. Alıcılarını geliştiren peygamber olur diyorsun. Neyse bunlar kaziyyei muhkem olmuş konulardır.

fractal,

dil önemli diyorsun, yazdıklarını bir bütünlük içerisinde yazamıyorsun, bir cümlede 4-5 cümle barındıryorsun. Anlamakta zorlanıyorum ve bu nedenle yazımın kötü dedim. Fikirlerini daha düzgün ifade edebilsen yazdıklarına cevap bulacaksın. İkame akıl diyorsun ama senin her bahis açtığın konu bir başkası tarafından geliştirilmiş bir fikir içeriyor. Sorduğun soru konusunda şu var dendiğinde içerisinde bir tek küfür eksik ve neredeyse lanet dolu ifadeler kullanıyorsun. Benim adıma düşünüp yazıyorsun, hatta öyle yazıyorsun ki beni itham ettiğin hususlarda kendin daha kötü durumdasın bunu farkedemiyorsun. İlla ki sana 2+2=4 denecek kesinlikte cevap vermez isek bize ithamda bulunuyorsun ama kendi bahsettiğiniz konularda bir bilimsel kesinlik olmamasına rağmen onlara hayranlık duyuyorsunuz. Bu konuları dile getirince de olayı kişiselleştirip konuyu saptırmakla suçluyorsunuz.

Öncelikle sizin dil probleminizi çözelim. İstediğiniz filoloji uzmanına sorun, dünyanın en zengin dili arapça olduğunu söyleyecektir (1.5 milyon kelime). İngilizce de yaklaşık 300 000 kelime vardır. Türkçede 50-60 000. Eğer derdini anlatacak isen birinci tercihin arapça olmalıdır. Çevrenizdeki hukukçulara hukuki mevzuattan arapça kelimeleri atalım ve yerine Türkçe'lerini koyalım deyin. Cevabı çarpıtmadan buraya yazın.

Konuşma sanatına göre delil iddiadan daha karmaşık ise dinleyenlerin kafası karışır ve konuşma amacına ulaşmaz. O nedenle konulara cevap verirken getireceğiniz deliller basit olmalıdır. Profesyonellik bunu gerektirir. Sizin falan hoca falanca konuyu foton risalesinde çözmüş diye aşağıladığınız konuyu (ki bahsettiğiniz her ne ise) bir kere daha oradan okuyup tekrar yorumlayın.

Atomların bireysel davranışlarını sorguluyorsunuz. O zaman şunu da aklınızda tutmakta fayda var. Evrendeki atomlar minimum enerji düzeyine ve maksimum düzensizliğe yönelme eğilimindedirler. Belki size bir açılım sağlar.
Bu günden sonra hiç kimse sarayda, divanda, meclislerde ve seyranda Türk dilinden başka dil kullanmaya. (13 Mayıs 1277) Karamanoğlu Mehmet Bey

Salih

Alıntı Yapaçık toplum diyorsun ama sana özelden bir link vereceğim diyorsun.

Ziya kardeşim, daha önce yanılıp bir defa ilgili linki vermiştim. Bir mod tarafından şiddetle uyarıldım ve linkim anında silinde. Demekki bir tecrübem var . Ve bana bu eylem yapıldığında hiç tepki vermedim. Çünkü fikir serbestliğini sadece kendi fikirlerinin yayılması ve kabul edilmesi şeklinde anlayan bir kişiyi ikna etmek zor olur diye düşünüyorum. Aynı zamanda tartışmaktan hoşlanmıyorum. Eğer mümkün olur ortamda bulursam fikir alışverişinde bulunuyorum.

Alıntı YapKendince dinin tanımlamasını yapıyorsun
Baştan konuştuklarımın kendi anladıklarım olduğunu söyledim ve söylemeye devam ediyorum. Şunada dikkatini çekerimki senin din hakkındaki kuran ve sünnet dışında bildiklerinde yine birilerinin fikrine dayanıyordur.
Alıntı YapAlıcılarını geliştiren peygamber olur diyorsun.
Tam olarak böyle söylemedim. Kaldıki peygamberlerin beyin decoderlerinin (Kapasiteleri) normal insanlardan daha geniştir ve farklıdır demek, onlara bir eksiklikmi fazlalıkmı getirir. Yoksa onlarda biz gibidirler sadece ceplerinde kitap vardır demekki üstünlük getirir?
Alıntı YapNeyse bunlar kaziyyei muhkem olmuş konulardır.
Bunu anlayamadım.  :?:

Ben @fractal gibi düşünme fonksiyonunu kullanan bir kişiye rastladım diye sevinerek ona kendi fikirlerimi yazdım. Yazdımki bildiklerimin yanlışlıklarını, yetersizliklerini ve çelişkilerini görebileyim. Şundan eminimki kendi fikirlerimi dahil sorgulamaya son verirsem ilerleyemem.

fractal

ziya--

bana yöneltiğiniz yargıları es geciyorum.kimseye lanet öfke kin küfür ve aşağılama gibi bir davranış içersine girmedimi.yanlış anlaşılmışımdır.genel itibari ile yorumlarınızdanda bunu anlıyorum.piramid deyince mısır ufo deyince 51 bölge meteor deyince tugunska diyecek popüler söylemlerden kaçınarak konuyu uzatmadan aynı odak etrafında farklı görüşerinde olabileceğini isimler ve kaynaklar göstererek vermeye çalıştım.tek bir cümlede birçok şeydan bahsetmeye çalıştığım için karışmış olabilir.siz bunu entellektüel kaygıya bağlamışsınız.neden olmasın:)hiç bir zaman kendimi bir düşünce sistemin  boyunduruğu altına alamdım.kendime bayrak isimler aramadım.başkalarının görüşlerini savunmadım.kendi ereklerimi , dünya görüşümü kendime totem yapıpta at gözlüğüyle dolaşmadım.son yazdığını ileti yine beni kendim hakkımda konuşmaya itti.neyse...

filolojiyle ilgilenmem en zengin dil nedir en üstün dil hangisi değil dil nasıl çıkmış kelimeler nasıl gelişmiş etkileşmiş tüm diller ortakmı gibi.....

demişsiniz arapça en fazla kelime olan dil.dünyada ingilizler birşey yutturmuş amerikalılar birşey yutturmuş ruslarbirşey yutturmuş bi biz Türkler yutturamamışız galiba.keşke sizde bizim kültürümüzden birşeyin savunucusu olsanızda böyle olmasaydı.en üstün dil meram anlatılacak dil arapçaymış.emevi döneminde bu prim  yapardı.belkide en üstün dil arapça demek bile insanın sağ hanesine bir çarpı almak için bile yeterlidir.ne yani göktür alfabesinde 38 harf var diye en cok kelimede göktürk alfabesindemi?en cok kelime olunca insan en iyi bu dildemi kendini anlatır.olayın okadar cok boyutu varki..bir yazıda okumuştum çölde yaşayan bedeviler kahve renginin 400 tonunu ayırt edebiliyormuş.ozaman sadece 400 tane kahverenginin kelimesi var.hal böyle olunca bu kadar kelime zenginliği dili opsiyonelmi kılıyor.birde kazım mirşan oktay sinanoğlu bak nediyor.google yazdım arapça en cok kelime bişey cıkmadı.arapçadan dilimizdeki arapça kelimelerdende ne kadar sıyrılabilirsek okadar iyi.arapların merhemi olsa...zaten çok ileri bir millet ya.dinlerinde kelimelerin bahse girerim 1milyonu maneviyatla ilgilidr.soyut kavramlardır.yinede görmüyorlar birbirlerini kırıyorlar...

kesin cevaplar aradığımda yok ben işlemci gibi karşılaştırma yapıyorum.birisi şu düşünceyi savunuyor sonra diyorumki şu kişi o konuda böyle düşünmüş sen ne diyorsun diye soruyorum.bu arada bende birşeyler öğrenmeye çalışıyorum.

entropiden konuşalım daha iyi...
Restantum cogniscutur Quantum deligutur

Ziya

fractal,

ben arapça hayranı bir insan değilim. Elbette ki dilimizi kullanmayı tercih ederim. Ama dilimize girmiş arapça terimleri neden dışlayayım. Bunu Oktay Sinanoğlu da savunuyor, siz de. Nitekip yazılarınızda siz de yabancı kelimeler kullanmışsınız.

Madem ki dil düşünme ve düşündüğünü anlatmada önemlidir, o zaman ya dilimizi iyi kullanalım veya yabancı kelime kullanalım.

"Döner" kelimesini bakın ingilizler nasıl kullanıyorlar. 1. spin, 2. rotate, 3. revolve, 4. turn, 5 convert, .. hepsi de bir anlama sahip, spin kullanılacak yerde turn kullanamzasınız. Fiziksel bir olayı anlatırken olayı tarif eden kelime kullanmazsanız RISC işlemciler gibi kısa kısa ama çok konuşarak tarif etmek zorunda kalırsınız.

Entropiden konuşalım. Buyrun evrende her şey minimum enerji düzeyine ulaşmak ister. Bunun sonucu olarak Evrende tersinir bir sistem yoktur. Evren genişlemektedir. Evrenin entropisi artmaktadır. Maksimum düzensizliğe giden bir sistemde maximum düzenliliğe giden canlılar vardır ki bu teoriye ters bir durumdur. İnsanın ana rahminden başlayan sürecini düşünün. İnsan vücuduna giren gıdaların vücuttaki dağılımını düşünün. Sanki bir bilgisayar programı gibi hangi atomların nerelere yerleşeceği ve ne zaman oradan ayrılacağı bir program dahilinde işlemektedir. Muhteşem yapıdaki bir uzay gemisinde insan denilen bir varlık oturtulmuş ve bu varlık bu düzenin işletilmesinde belki binde bir payı vardır (yemeği ağzına koyup çiğnemek gibi). Bu sisteme zarar verecek bir çok şeyi de yapmaktadır (içki, sigara, kötü beslenme vs.) sistem kendisini tamir edecek yazılım ve donanımlarla donatılmıştır.

Programcı iddia etmiş, bir sinek kanadını yapın yapabiliyorsanız diye. Yapmak demek, yapıp çalıştırmak ve onu beslemek demektir. Nice kuantumcular, nice fizikçiler, nice kimyacılar vs. gelmişler. Bu iddiaya cevap verememişler.

Deniyor ki hayvan klonladılar ya. Bir hayvanın yapısında bulunan bütün elementleri ortaya koyalım. Öyle hormonlar var ki bu günün terazileri ile tartılamaz miktarda ama insan veya hayvanın hayatını idame ettirebilmesinde çok önemli paya sahipler. Bi canlı tasarlayıp göstersinler. Bu canlının varlığını sürdürebilecek bütün fonksiyonları da tasarlasınlar. Eğer bu sistem aklı olmayan fakat bazı fiziki kanunlara tabi atomlar tarafından yapıldığı görülüyorsa, o zaman şunu söylemek lazım. Evren çok çok büyük bir bilgisayar, bu bilgisayarın içerisinde bir yazılım var ve bu yazılım (eğer temsili ikili sisteme indirgersek) 1 ve 0'ları yazılımdaki algoritmaya göre oluşturuyor.

Soyut değil mi? Sizin bilgisayarınızdaki çalışma da soyut. Ama ekranına bakınca somut şeyler çıkıyor. Aynı monitörünüzün dışında kalan 3 boyutlu ekranda gördüğünüz gibi. Yazılımın ne olduğunu çözmek istiyorsunuz. Evrendeki her bir parçacığı sayı sisteminin bir elemanı diye düşünürseniz ortaya çıkan matematiği çözmeniz gerekir.
Bu günden sonra hiç kimse sarayda, divanda, meclislerde ve seyranda Türk dilinden başka dil kullanmaya. (13 Mayıs 1277) Karamanoğlu Mehmet Bey

muhittin_kaplan

Güzel Tartışma Olmuş. Bazen Konu Kaymış,
Ama İmzamdada Var. Tartıştığınız (-mız) konular bigbang e kadar, öncesi..

fractal

sinek kanadını..şimdi diyelim yine 2000 yıl öncesindeyiz.ozamanın kavramları ile bu günün kavramları ve yaşam anlayışı farklı olduğu aşikardır.ozamanın yaşamı ve hayatı anlamaya yaran tüm bilgisel birikimleri  düşünün hangi soruları sorabilirsiniz?kuantum bahsebilirmisin?telvizyondan,bilgisayardan bahsebilirmisiniz?bakınız ozaman kim sormuş forier analizi nasıl yapılır?1 ve sıfılarla çalışan bir bilgisayar yapayım diyee?anlatmak istediğim şu ozaman belki sorsaydınız bir sineğin kanadını kim yapabilir diye ne cevap alırdınız ?peki şimdi nasıl bir cevap alıyorsunuz?peki gelecekte ne tür bir cevap alıcaksınız?düşünün evreni anlamaya yönelikgeliştirilen tanımlamarımızı kavramlarımızı akılsal deneylerimizi..işte daha öncede bahsettiğim olay varlığı bilmemizde önemli bir fonksiyon olan dil varlık ile aramızdaki bağlantıyı mükemmelleştirdiği zaman varlığın gerçek bilgisine ve başka bir varlığada bu bilgiyi aktarma becerisine sahip olacağız.eskiden sorduğumuz sorulara bakın şimdi ise sorduğumuz sorulara bakın.
eğer evrende çalışan bir yapı varsa ve kuşkusuz bizde bu yapı içersinde ise bu yapı neden aynı yönetmleri bizimde kullanmamıza izin verip ve neden bu tür bir bilgi ile sizin sinek kanadı tarzı zor gördüğünüz şeyleri yapmamıza izin vermesin?

bilim felsefesinde pradikma kavramı vardır.nasıl klasik fiziğin açıklayamadığı noktaları kuantum mekaniği açıklıyorsa bu paradikmalrda kendilerini yenilemektedir.entropi şimdi böyle tanımlanmış.açıklamışsınız.zamanla bu paradikmadaki çelişki ya ortadan kalkacak yada evrende böyle bir olayın olmadığı biim yanlış bir taraftan baktığımız ortaya cıkacaktır.
Restantum cogniscutur Quantum deligutur

fractal

asıl sorulardan biri şudur...

başka bir mesajımda sormuştum.neden bilmediğimiz sesleri çıkaramayız diye.o kadar cok ses varken.bunu arkadaşlar genelde insanın sesi üretmede kullandığı fizyolojik anatomik yapılarla açıklamya çalıştılar...

peki daha önce hiç görmediğimiz bir şeyi algılamadığımız vede deneyimlemediğimiz birşeyi görebilirmiyiz?acab bundan dolayı evrenin ve maddenin büyük bir bölümünü boş olarak algılıyoruz?

buna 1 örnek ama biraz çelişki var.colomb amerika kıtasın a ilk gittiğinde karayiplerdeki yerliler onları görememiş.çünkü deniz üstünde böyle birşey olacağına inanmazlarmış ve daha öncede hiç yelkenli ve böyle insanlar görmemişler.sadece gemilerin dalgalarını görmüş oda yerlilerin ruhani kişisi.onada kabilede herkes inandığı için oda onlara anlatınca bu olayı onlarda inandıkları için yelkenlileri görebilmişler.

bir masay bakan insanın beyin tomografisinde parlayan bölgeler ile bir masayı düşününce parlayan bölgeleri aynı ise gören kim?gerçeklik nedir.

madem ruh diye birşey var.ve vucut işlevini yitirince  madde denen şeyler etkileşime giremiyor.insan ölüyor.peki bu ruh denen şey neden maddeye bu kadar bağımlı?ve onunla etkileşimi nasıl oluyor?maddeyle etkileşiyor ise bu etkileşimin kurallarını bulursak ruhuda analiz edebilirmiyz?

herkes bir dafalık en zor soruala cevap bulmaya çalışmasın bir kezde en zor zoruları bulmaya çalışssın..
Restantum cogniscutur Quantum deligutur

gunesf

Açıkcası bu bilgi alış verişindeki tartışmanın sonu nereye varacak onu çok merak ediyorum ve her mesajı okurken bi sonra ki mesajda acaba ne yazılacak diye meraklada bekiyorum. :roll:

Salih

Madem meraklananlar var devam edelim. ;)
Kendi paradigmama göre cevaplıyorum. Benim paradigmama göre aslında gözlemlediğimiz evrenin aslı gözlemlediğimiz gibi değil. Evrenin bir alt boyutu sonsuz frekanslı dalgalar okyanusuydu. Neticede beyinde aynı şekilde   yapısı itibari ile çeşitli frekansların girişimden oluşuyordu. Böyle olmakla beraber, beyin diğer dalga yapılardan farklı olarak ortamdaki dalgaları anlamlandırmaktaydı.  
Alıntı Yapbaşka bir mesajımda sormuştum.neden bilmediğimiz sesleri çıkaramayız diye.o kadar cok ses varken.bunu arkadaşlar genelde insanın sesi üretmede kullandığı fizyolojik anatomik yapılarla açıklamya çalıştılar...

Beyin kendini oluşturan Dalga yapısının izin verdiği kapasite kadar anlamlandırabilir. Başlangıçta genetik yapısından gelen altyapı ile başlar. Beyin daha önce söylediğimiz gibi potansiyel olarak sonsuz miktarda mana algılayacak(veya anlamlandırabilecek) yeteneğe sahiptir. Ancak geliştirilmesi gerekir. En yaygın olarak beş duyu dediğimiz organlardan gelen veriler yardımı ile bu gerçekleşmektedir. Ama bu, sadece beyinde yatay kapasite artışı sağlamaktadır. Yani default olarak ayarlanmış evreni algılama kapasitesi artmaktadır. Yani maddesel evrenin bilgilerini genişletmektedir. Örneğin Uzayın daha derinliklerini keşfetmek veya maddedin kuantsal boyutlarını incelemek gibi. Maalesef, daha beynin esas kapasitesini ortaya koyacak dikey kapasite gelişmesi olayı toplumsal bazda yaygınlaşmamaktadır.

Alıntı Yappeki daha önce hiç görmediğimiz bir şeyi algılamadığımız vede deneyimlemediğimiz birşeyi görebilirmiyiz?acab bundan dolayı evrenin ve maddenin büyük bir bölümünü boş olarak algılıyoruz?

Görebiliriz. Aslında görmek tabiri yerine algılamak tabirini kullanmamız daha uygun olur gibime geliyor. Biz hangi eyleme yaparsak yapalım (Duyma, görme vs..) sonuçta anlamlandırıyoruz. Aslında boşluk görmede yine anlamlandırmamızdan kaynaklanıyor. Gerçekte evrenin alt boyutunda boş bir yer yok. Her yer bilinçli enerji dalgaları ile dolu.

Alıntı Yapbuna 1 örnek ama biraz çelişki var.colomb amerika kıtasın a ilk gittiğinde karayiplerdeki yerliler onları görememiş.çünkü deniz üstünde böyle birşey olacağına inanmazlarmış ve daha öncede hiç yelkenli ve böyle insanlar görmemişler.sadece gemilerin dalgalarını görmüş oda yerlilerin ruhani kişisi.onada kabilede herkes inandığı için oda onlara anlatınca bu olayı onlarda inandıkları için yelkenlileri görebilmişler.

Bunun geçerli olmadığını düşünüyorum. Beynin algılama kapasitesi ve neyi algılayacağı yapısından geliyor. En azından default değerler miktarınca. İlk gemiyi yapanı düşünürsek zaten böyle olması gerekir.

Alıntı Yapbir masay bakan insanın beyin tomografisinde parlayan bölgeler ile bir masayı düşününce parlayan bölgeleri aynı ise gören kim?gerçeklik nedir.

Bu dediğiniz tam benim paradigmamı destekliyor. Evren dışarda değil, beynin içinde oluşuyor.(Anlamlanıyor).

Alıntı Yapmadem ruh diye birşey var.ve vucut işlevini yitirince madde denen şeyler etkileşime giremiyor.insan ölüyor.peki bu ruh denen şey neden maddeye bu kadar bağımlı?ve onunla etkileşimi nasıl oluyor?maddeyle etkileşiyor ise bu etkileşimin kurallarını bulursak ruhuda analiz edebilirmiyz?

Şimdi @Ziya kardeşim beni sıgaya çekecek, ama mecburen din alanı denilen sahaya gireceğiz. Aslında dikkat edilirse din alanı ve din dışı alan diye bir şey yok. Belki islam denilen, evrensel işleyiş mekanizmasının açıklamasıdır. Neyse oraya girmeyelim. Yine baştan belirtiyorum, söyleyeceklerim benim görüşlerim. Hiç bir iddiam yok. Aslında 1,5 milyarlık müslüman toplumundan kim ben gibi birinin dediklerinden etkilenir oda ayrı mesele. Yinede tedbiri elden bırakmayalım. Ruh belkide beynin çalışmaya başlamasından itibaren beynin kendi frekans şifre yapısına göre oluşturduğu bir tür holografik dalgasal yapıdır. Ve beyin çalıştığı müddetce hem ruh denen yapıyı oluşturmakta hemde sürekli iletişim halinde bulunmaktadır. Beyin dalga faaliyeti devam ettikce ruh beyinle irtibatını kesmiyor veya kesemiyor. Ne zaman beyinde biyolojik olarak dalgasal üretme faaliyeti son buluyor, o zaman ruh beyinle irtibatını kesiyor. Ruh la ilgili veriler dahi yine beyin faaliyetlerini anlamaktan geçiyor. Dikkat ederseniz evrenle ilgili veya özümüzle ilgili ne araştırmak istersek beyne ulaşıyoruz. Evrendeki bütün sır beyinde saklı  sanki.

fractal

bir başka soru.tüm duygular beyinde hipotalamustan sagılanan peptitler tarafından oluştuğu bilimsel bir gerçeklik ise.ve noronlar en bilinç denen şeyin yapı taşları ise bu noronlarda birbirleriyle çeşitli şekillerde iletişime girdiklerinde birbirleriyle çeşitli bağlar oluşturular.böyle insada karkter denen şey oluşur.noropeptiler ve noron ağları karekter ve duygularıın fizyolojik  boytu ise.peki ruh a karşılık gelen oluş devinim yada ruhu betimleyen şey nedir?yoksa ruh bilinçmidir?

maddenin özü maddeden daha yoğun bişeymidir?atoma bakıldığında elektron çekirdek kuarklar ve boşluk.bunlarda gözlemci trafından algılanan şeyler.peki bunlar algılanmayınca nerdeler.algılanarak varsalar.ozaman bunların varlık nedenleri kendileri değil bizizmi?madem madde bile bukadar sorunlu.ozaman beyinde maddeden oluşuyor.ozaman beyinde maddenin gösterdiği bu durumlardan etkilenmezmi? bilinç neden beyne ihtiyaç duyuyor.neden beynin kendinin algısına bu kadar güveniyoruz.kendi kendimizin varlık algısına neden güvenmeliyiz.madde algımızmı daha gerçek kendi algımızmı.yoksa tek gerçeklik yanılsamalarımızmı.

neden zamanın ileri doğru aktığını düşünüyoruz?madem kuantum fiziği sonsuz olasılıksa  düzenin kaynağı nedir...

daha devam edeceğim...
Restantum cogniscutur Quantum deligutur

fractal

sonra.dokunma dediğimiz şey nedir?aslında dokunma diye birşey varmı.yok tabi.atomlar birbirine değmezki.dokunma sadece  elektriksel etki tepki şarj deşarj olayı.madde ise bizim algımız la olan birşey ,beynin oluşturduğu bir gerçeklik ise gerçkte bizim başka bir canlıya etkimiz ne derece olabilir?peki sevgi aşak peptit polipeptit  ve noron bağlarının oluşturduğu birliktelikler komplexi.ben birine aşıksam bile o sadece benim beynimde değilmi.gerçekte benim dışımda kimseye aşık olamam.onu algılıyor olmam benim dışımda yani gözlemcinin dışında bir varlık olduğu anlamına gelmez.herşeye geleneksel bir eşkilde miras bırakılan bu alışmışlık herşeyi gerçek yapmaya kadirmi?ve------şunu demek istiyorum.ben birine dokunamıyor iken onu öldrürebiliyorum.ruh maddeden üstün olsa idi  maddeye bağımlı olmazdı.öyle değilmi?sonra zaman bizim algımız ise ve gerçek alemde zaman yoksa ozaman devinimde yoktur. peki ebedi zevkler ve cezaları nasıl cekeceğiz ozaman.?zevk dediğimiz şeyde bir elektriksel algı.birine kötü birşey yapıp acı cekmeside.zaten bunlar beyinde olan bir olay.ozaman gerçeketn sevep ve günah nedir?bu sahte algılar yüzündenmi yargılanacağız.yoksa yaşamın amacı sadece bu sonsuz kuantum olasılığı içersindeki tercihlerimizmi bizi değerli kılıyor?peki diyelim kötü tercih yapıp günah işledik.sınırlı bir varlık formunda hatalı kararlarımız neden bizi zamanının olmadığı bir cehenneme hapsediyor.sırınırlı zaman tercihleri=sonsuz zaman cezası oluyor.sonra cehennem icin ayette deniyor onlar orda ne canlıdırlar ne diridirler bu schrödingerin kedisi düpedüz kuantumu tarif ediyor.bir madde sonsuz olasılıkta aynı anda her yerde olabilir.ozaman şu sonuç çıkıyor.cehennemde bile kuantum kanunları var ve biz bunu bu dünyadakinden cok daha iyi idrak edeceğiz.peki şuda bir sorun sonsuzlukta zamansızlıkta yani kendimizin varlığına nasıl farkedeceğizde sonra acı yada zevk duyacağız.çünkü bizim algımız varlığın  oluş-kaybobuluş oluş kayboluş atımlarının algısından bir devinimden oluşmuyormu.bu dünya bittide ötekine başladık:)

birde gerçeği bilmekmi faydalıdır?iyidir?
yoksa doğru tercihleri yapmak?

arkadaş bu yazının sonunu merak ediyor.faust diyorum.susuyorum.
Restantum cogniscutur Quantum deligutur