Evrenin Clock Frenkansını

Başlatan fractal, 25 Nisan 2009, 23:57:11

Salih

Alıntı yapılan: "fractal"
ilginç birşey ise beynin kendisinin yada aklın neyi bilip bilemeyeceğini kendine bildirmesi konusudur.insan evrenin belli bir kısmını bilebilir ondan sonrasını aklı almaz önermesi.hiç bir zaman doğrulanamaz bir önermedir.
ve çelişiktir çünkü bu önermenin doğru olduğunu kabul ettiği zaman kendisinin bu kavramcayak bir yapıda olduğunu ispatlamasıda gerekir....

Benim kast ettiğim beynin kapasitesinin alamayacağı değil. Mevcut beyin kapasitesi ile evrenden anlayacağımızın kısıtlı olduğu. Bugün bilimsel olarak söyleniyorki en zeki insanların bile beynin ancak %7 si civarını kullanabiliyor. Aslında bütün sır insan beyninde olduğu söyleniyor. Milyarlarca doları çeşitli araştırmalar yerine beynin anlaşılması için harcansa insanoğlunun şu anki seviyesi çok farklı olurdu diye söyleniyor. Evreni anlamamız için dışa doğru değil içe öze dönelmemiz gerekiyor. Beynimizi bir decoder'a benzetmiştim. Önemli olan decoder ımızın çözümleme kapasitesini artırmak. Decoder ımızın doğuştan gelen kapasitesi ile evreni bu şekilde algılıyoruz. Decoder ımızı geliştirdikce daha geniş kapasite ile evreni farklı biçimde algılayacağız. Parçaçık teoremleri ile evreni anlamaya çalışmak çok zor. Sonu olmayan bir yol. Decoder kapasitesi artmadıkca üst boyut(lar) anlaşılamayacak. Decoder ın mevcut kodlarıyla evreni anlamaya çalışmamız iki boyutlu bir evrende yaşayan insana 3. boyutu anlatmaya çalışmak olacaktır. Yinede takdir edilecek çalışmalar. Haddime değil eleştirmek. Ölüm ile decoder ımızın kapasitesi elimizde olmadan artacak ve evreni çok farklı olarak algılamaya başlayacağız.

fractal

şaşırtan varsayımlar adlı bir kitap var beyin-madde-ruh-nasıl düşünüyıruz nasıl algıloyourz  ve dahası francis crick trafından yazılmış.o kitabı okuyabilirseniz beynin nasıl bir decoder olduğu hakkında cok dahz fazla fikir oluşaçak belkide birçok şeyde sarsıcı bilgiler edineceksiniz...bu kitapda beynin bazen cok muazam çalıştığı bazende inanılmaz hatalar yaptığına dair örneklerde var.bir sayfasında hatırladığım kadarıyla beynin lojik haritası yada örneklemesi gibi bişey bile vardı..aslında burda çılan konu bilim-bilim felsefesi,felsefe ile iç içe bir konu.beyinden yola çıkarsak bu yolun sonu genelde tek bencilik denin felsefi bir akıma gidebilir.çünkü ozaman herşey beynin bir fonksiyonu olucak ve beynin algıladığı şey gerçek olmuş olucak.ozamandan  bu beynin yada aklın dışında gerçekte hiçbirşey yoktur sonucuna kadar gidebilir.birde ilginç bir nokta kuantum yada atom altı parçacıklar konusunda dünyaca ünlü bir bilim adamımız yokken ve buluşların coğu batılı hristiyan bilim yada müsliman olmayan  adamları trafından yapılmaktadır.harun yahya gibi kişilerin futuristler gibi biraz bergson biraz berkley ontoloji-teoloji-kuantum söylemleri yapmaları hayli komiktir.adam iki diferansiyel denklem cözemez ama kuantumu yalayıp yutar...
--fayarabend adlı franzsız bilim felsefecisi vardı.bilimsel bilginin  toplumlara etkisi üzerine bazı düşünceleri var.düşünün ışık hızı 300binkm/sn .bu bilimsel bilgiyi normal vadantaş nasıl tastik edebilirki.onun için birşey bilimsel ise doğrudur.herkes bilim adamı olup bu bilginin doğrumu yanlışmı olduğunu ispatlayamayacağı için..insanlar söylemleri hep bilimsel verilerle doğrulamaya çalışırlar..
Restantum cogniscutur Quantum deligutur

Salih

Alıntı yapılan: "fractal"beyinden yola çıkarsak bu yolun sonu genelde tek bencilik denin felsefi bir akıma gidebilir.çünkü ozaman herşey beynin bir fonksiyonu olucak ve beynin algıladığı şey gerçek olmuş olucak.ozamandan  bu beynin yada aklın dışında gerçekte hiçbirşey yoktur sonucuna kadar gidebilir.

Kastettiğim bu değil. Beyin bir şey var etmiyor. Sadece sonsuz sayılı dalga okyanusundaki çözebildiği frekansları (Decoder kapasitesi) anlamlandırıyor(Dolayısı ile çözemediğimiz sonsuz sayıda frekanslı dalgalarda var). Bildiğiniz gibi beyne 5 duyu ile  algıladığımız fiziksel büyüklüklerin kendileri girmiyor. Fiziksel büyüklükler (Ses, resim, ısı vb.) öncelikle elektriksel sinyale dönüştürülüyor ve beyne iletiliyor. Beyin bu elektriksel sinyalleri sadece anlamlandırıyor (Doğuştan gelen Decoder kapasitesi ve özelliği kadar.) İşte evrendede bu işlemin çok daha kapasiteli olanı ve karmaşığı mevcut. İnsan dışında bir şey yok değil. Ama şu gözlemlediğimiz evren modelini bizim beynimizin bir algılama ve anlamlandırma biçimi olarak var kabul ediyoruz. @Fractal arkadaşım belki benim kastettiğimi söylüyorsun diyecek ama bence aynı şeyi kastetmiyoruz. Biz evreni var etmiyoruz. Zaten sonsuz anlamlar içeren dalga okyanusu dediğimiz bir yapı var.Bizler sadece decoderimizin kapasitesi kadar bir biçimde  evreni algılayan bilinçli varlıklarız. Ve decoder kapasitesi bizden çok gelişmiş belki sonsuz sayıda evreni çok değişik biçimlerde algılayan bilinçli varlıklar var.
Alıntı yapılan: "erkan614"esfeli safilin konusuna katılmıyorum o mertebeye insanın algılaması ile değil yaptıkları (ve/veya yapmadıkları) ile düşülür

Evet sizin dediğinizde kavramın bir boyutu için geçerli. Sadece bir boyuttan bakmak diğer anlamlarıda geçersiz kılmamalı. Evreni bizden çok daha yüksek kapasitesi ile algılayan bir bilince göre biz insanlar taşın toprağın üzerinde yaşayan ilkel canlılarız.

fractal

yıllardır merak ettiğim bir noktaya geldik.algıladığımız şöyle yada böyle sinaylleri işleyerek nasıl oluyorda algılayamadığız şeyler hakkında büyük görüşler öne sürebiliyoruz.yani sizin paradikmanıza göre decoder i ela alıyorum.bu decoder bu muazzam evrende sadec bazı siyanlleri alabiliyor ve şöyle yada böyle bir şekilde eksik doğru işliyor varsayalım.sonrada kalkıp diyorki ben aldığım bu yarım yamalak sinyallere göre ve bu mazzam evrenin işleyişine göre yine bu verileride değerlendirme acısından vasat sayılacak bizler evrenin geri kalanı yani decoderin cözmediği diğer herşey hakkında nasıl yorum yapabiliyoruz?ve ne önermemimiz kabulumuz hipotemiz hep bu yönde :decoder  işlediği frekanslar cok düşük işleyemedikleri inanılmaz bir yığınlıkta...bu nerden biliyoruz...neden hep bilmediğimiz evreni bildiğimiz evrenden cok büyük hatlarla ayırıyoruz....ona cok büyük gizemler varlıksal olarak  türlü türlü varlıklarla ,sonzus boyutlarla,mekan ve zaman olarak sınırsızlıkla nitelendriyoruz...

o kitapda bir söz vardır.eğer biz insan beynini cözümleyebilecek kadar basite indirgesek bile ona anlamayacak kadar aptal olacaktık gibi...

bence dil dünyayı yaratır.
Restantum cogniscutur Quantum deligutur

Salih

Bildiğiniz gibi bu aşamadan sonra konu kişinin meşrebine göre ya felsefi ya mistik yada dini alana girecektir. Çünkü bu aşamadan sonra somut verilerle konuşabilmek herhalde mümkün değil. Dolayısı ile modern bilimin alanı dışında kalmaktadır. Kendi bilgilerime göre devam edeyim. Evrendeki herbir bilinç insanlarda dahil evrensel üst bilinç diyebileceğimiz bilincin bir parçası ve aynı zamanda ilişki halinde. Hatta şöyle diyebilirizki herbir insan bilinci üst bilincin kendisini daha düşük(aynı zamanda farklı) seviyede seyretmesini istemesidir. Dolayısı ile bazı insanlar zaten hepimizde potansiyel olarak mevcut bulunan üst bilinç seviyesine tabiri caiz ise çıkabilmektedirler(Çünkü inme çıkma bize göre mutlak banada inme çıkma yok). Üst bilinci algılayabilen insanlar sayesinde bu bilgilerden haberdar oluyoruz. Günümüzde teorik fizikcilerin en popüler teorisi holografik evren modelidir. Meraklı olanlar biliyordur zaten. Holografik evren modelinde en küçük parçada bütünün bilgisi mevcuttur der. Bu nedenle herbir bilinç de evrensel bilinç ve bilgisi potansiyel olarak vardır.

fractal

fractal geomerty gibi sonsuz özdönüşümler.şeklin bütünün şekli oluşturan tüm parçaçıklarda kendini tekrar etmesi.mandelbroat kümesei,julia setleri kock eğrisi,,kantor tozu.....
Restantum cogniscutur Quantum deligutur

fractal

Restantum cogniscutur Quantum deligutur

Salih

Benim düşünceme göre evreni algılamamızı beyin, decoder görevi üstlenerek gerçekleştiriyorsa ve  eğer dediğiniz anlamda bir oluş frekansı varsa bunu belirleyende yine beynimiz olmaktadır. Çünkü algılama frekansıda neticede beynimizin bir varsayımıdır. Aynı şekilde varoluş frekansıda belkide evreni bu şekilde algılamamızın bir unsurudur.

fractal

şunumu demek istiyorsunuz ozaman beynin algıladığı  şeyler vardır.platon gibi idealizm.bir dış dünya var biz sadec bunların kötü bir yanılsama ile bilebiliyoruz?bizim algıladığımız ağaç ile gerçekte var olan ağaç birbirinden cokmu farklıdır?...yoksa beynin algısı dışında hiç birşey yokta beynin kendi fonskisyonları sayesindemi algıladıklarımızı var sayıyoruz?bu  rasyonelizim oluyor.ozaman tanrı melek gibi varlılarlarda sadece beynin fonksiyonu olarak kalmıyormu?..yine bence bu tür sorunlar mantıksal değil dilseldir.dil ve imgeleme henüz vasat bir yapıdadır.belkide evren varlık oluş frekans gibi nietelendirmelerin yerine asıllarını bulamadığımız için bu sorulara yanıt bulamıyoruz..

bence daha öncede şöylemiştin wietgeinstein nın bir sözü var.dil mi dünyayı yaratır yoksa dünyamı dili.kant dediği gibi hepimiz hayata pempe renkli bir gözlükle  doğuyoruz ve her şeyi bu pempe renkli gözlüğün ardından görüyoruz.günün birinde bu gözlük  çıksa dünya çok daha farklı olur.insanın en büyük buluşu dildir.bence bu cok yeni bir buluştur. cünkü dünyaya baktığımızda tüm sorunların altında bir uzlaşı ve uylaşım gibi kendi bildiğimiz şeyi bir başkasına tam olarak iletememizden kaynaklanmatadır.elma dediğimizde tüm insanların aklına elma nesnesi gelir anacak herkesin aklındaki elma kesinlikle birbirinki ile aynı değildir.dil gelişimi tamamladığında. elma denince tüm insanlar aynı varlığı bilmiş olacaktır.bu mükemmel dil gerçek varlık evren gibi konulaşrı daha iyi anlamamızı sağlayacaktır.
Restantum cogniscutur Quantum deligutur

Salih

Herhalde işin püf noktası evrende insanın konumunun ne olduğudur. Eğer evrende insanı merkez kabul edersek sizin dediğiniz gibi yaklaşabiliriz. Belki çok eski devirlerde hatta 1900 yıllara gelinceye kadar insan merkezli düşünülmesi eldeki verilere göre normal kabul edilebilir di. Fakat şu yüzyılda ulaşılan bilgileri düşündüğümüzde insanı merkez kabul etmek mümkün görünmüyor. Gözlemleyebildiğimiz evrenin ne kadar büyük olduğunu biliyorsunuz. Buna ilaveten algılayamadığımız ama kütlesel olarak varlığı kabul edilen karanlık madde olayı var. Neredeyse, yanlış hatırlamıyorsam, görünür evren ancak bütünün %25i kadar. Bu sadece algılayabildiğimiz evren için geçerli. Birde evren de bizim algılayamadığımız paralel bir çok evren olabileceği teorileri de tartışılıyor. Hal böyle olunca insan merkezli evren yorumu bence uygun değil.
Beyin algılıyor demekle yaratıyor demiyorum. Öyle olsaydı insan geçmişi benim duyduğum en uzak tarih 200 milyon yıl. Bu tarihten önce dünyamızın olmaması gerekiyordu. Evrenin asli yapısı daha öncede söylediğim gibi bilinçli ve sonsuz çeşitli frekanslardan oluşmuş bir enerji-dalga okyanusu. Evrendeki mutlak bilinç çeşitli algılama biçimleri ile kendi oluşturabileceği manaları kendinde seyrediyor.Belki bir anlamda her bir birim kendi algılamasını yaratıyor diyebiliriz . Bir örnek verirsem. Havada yüzlerce tv kanalı içeren elektromanyetik dalgalar mevcut. Fakat  receiver olmadığı zaman algılanamıyor. Receiver bu dalgaları tv ekranında görünecek şekilde anlamlandırıyor. Bu örneği incelersek, receiver var olana müdahalede bulunmuyor. Manaları oluşturan havadaki dalgalar. Ama receiver ında bir fonksiyonu var.Receiver da  algılamayı oluşturuyor.

EOS

konuya birde bu açıdan yaklaşmak gerekiyor...

Siz tasarımcı olarak bir makina yaptınız,,makinadaki her bir parçaya bir veya birkaç görev yüklediniz,,ve bu parçaları biraraya getirerek sistemi oluşturdunuz,,,ve sistemi öyle harika bir şekilde tasarladınızki her şey mükemmel bir şekilde zamanı geldiğinde görevini yapıyor....(otomatik çalışma modu);

Diğer taraftan bu sistemi kullanan operator veya işci ,,bu makinaya bakarak " ne kadar güzel çalışıyor, her şey kendiliğinde çalışmaya başlıyor, açılıyor, kapanıyor, yazıyor,, çiziyor,," diye düşünerek sistemi çözmeye kendince fikirler üretmeye başlıyor...
Ama gerçek olan şudur ,,makina işçinin düşündüğü gibi "kendi kendine çalışmıyor", sistemi tasarlayan tasarımcının programladığı bir düzen içinde çalışıyor...

Yukarıda yazılanları okuyunca, siz şu anda bu işçinin durumundasınız,diye düşünüyorum..

"kainat, evren,insan vs..." adına  ne derseniz deyin bunu yaratan ve istediği program dahilinde çalıştıran mutlak kudret ve irade sahibi bir ALLAH (c.c) var.

ve ALLAH (c.c) ,insana cüzi bir irade ve akıl nimeti vermiştir...ve bunların sınırı vardır...Eğer herhangi bir maddeye kaldırabilceğinden fazla yük verirseniz sonuç felakettir...insanda bu akıl nimetinin sınırlarını zorlarsa sonuçta aynı olacaktır...
"Evet bunlar  doğru ama " diye başlayan sözlerin sonu hep çıkmaz sokakta döner durur...

Salih

EOS kardeşim,

Evreni Allah'ın yaratmış olması düşünmemize gerek olmadığı anlamınamı
gelir. Yoksa benmi yanlış anlıyorum.

EOS

@salih kardeşim, kesinlikle değil,,,Allah (c.c) aklı sadece insana düşünsünler diyer vermiş.Bunun sınırları olduğunu ve bu sınırları zorlayınca ( düşünmeyi) sonucun, insan için felaket olacığını (inkar ve imansızlık) noktasına götüreceğini anlatmak istedim.Ben konuya inanç ve iman penceresinden bakanlardanım.insanlık tarihinde bir çok alim (mevlana gibi) bu sınırları gözeterek düşünmüşler ve çıkış noktasında Allah'ı (c.c) bulmuşlar...
Sınırı gözetmeden sadece kendi yolunda gidenler ise (Darwin gibi) sapıtmışlar..Bunu anlatmak istedim...

Yukarıdaki konuşulanlarda , bu forumdaki teknik insanların kendi düşüncelerini zorlayarak,, çıkmaz yola girmelerini( bu sadece nacizane benim düşüncem) önlemek içindi.

fractal

daha öncede değinmiştim.önerme şuydu:insan aklı ancak bir noktaya kadar bilebilir.kısıtlı akıl kısıtlı bilir...bunu analitik olarak elealalım.

1.şimdi burdaki nokta o kadar mutlak belirsiz birşeyki bunun  ne olcağı hakkında herkes yorum yapabilir ama kimse birşey söyleyemz.cünkü düşünün öğle bir bilgi seviyesine geldiğimizi varsayalım peki bu seviyenin en son seviyeye ne kadar yaklaştığını nasıl bileceğiz? kim söyleyecek?söyelese bile nasıl doğrulayacağız?çünkü baştan kabul ettiğimiz kısıtlı akıl ile nasıl oluyorda kısıtsız şeyler hakkında yorum yapabiliyoruz?

2.aklın kısıtlı olması nedir?2000 bin yıl önce imkansız olan bu günvar.bu gün imkansız olan gelecekte neden olmasın.

3.sınırlı veriyle genel geçer yargıya varmak.

neyi bilip bileceğimizi tam olarak bilemeyiz.cünkü bu algılsaldır.algıda en azından şu iki şeye ggöre zamana ve mekana göre değişir.klasik fizik-kuantum fiziği...bir sürec halindedir bilgi.ancak tarihsel olarak kazandığımız deneyimler bunlarla karıştırılmamalıdır.onların coğu olgusaldır.örneğin su 100 derecede kaynar ateş yakar....ama evren sonsuzdur.insan aklı sınırsızdır gibi önermeleri doğrulamak çok zordur. çünkü şu an bizim doğrulama dediğimiz şey le evrenin tüm köşe bucağını algılamamız lazım oda sonsuz olduğuna göre bu sonsuza dek sürecek ve biz asla bunu bilemeyeceğizmi...

yine diyorum daha önce bahsettiğim gibi bu tamamen dilsel bir sorundur..
Restantum cogniscutur Quantum deligutur

erkan614

1) dilsel sorun derken söyleyen mi dinleyen mi söyleneni syleyenden farklı anlayanmı sorun?

2)bilimin sınırına geldiğimizde kesin farkederiz

3) istediğin kadar bu kainat nasıl olmuş diye kafa patlat ne çıkar sonuçta nasıl olduğunu biliyoruz (çoğumuz biliyo veya bir kaçımız)

4) tanımlayamadığımız şeyler üzerinde düşünmek hiç kimseyi dinden çıkarmazdinden çıkmak için (din derken anlamışsınızdır onu) şirk koşmayı düşünmek bile yetmez şirk koşumak gerekiyo bi zatın sözü var bu konuda bilen bilir ama bilmeyenler için yazamıyacağım bkz forum kuralları

5) evrenin saat frekansından buraya nasıl geldiniz anlamadım
zaten yazılanları tamda okuyamıyorum bir iki satır okuyunca cevap verilmesi imkansız sorular olduğu ortaya çıkıyor

5.5) neden mi?
insalık yunan munan mısır çin hint vs vs bissürü uygarlıktan beri buna benzer soruları soruyor ve herkes soruyor belli bir zümrenin sorusu değil
genel itibari ile bimemizin şart olduğu konular çünki ve bi şekilde bi tarafımıza öyle bi geçirilmişki çozumunu bulmadan rahat edemeyoruz
ve halada bulabilmiş değiliz
biri çıkıyor böle diyor diğeri çıkıyor şöyle diyor ve ikiside birbirinin varsayımlarının yanlışlığını veya doğruluğunu ispatlayamıyor.
bu sebepten darvinizim kadirizim budizim herkul zeus deutz hiristiyanlık yahudalık muslumanlık ortayaçıkıyor
bunların bazıları insan elinden türüyor bazıları direkt yaratıcı tarafından gönderiliyor gönderilenlerin bazılarını insan bozuyor absurt bişeye dönüştürüyor yaratıcı son olarakta bozulmayacağı sigortalı bi din gönderiyor ve işi bitiriyor
insanlar istediğine inanıyor istediğine inanmıyor.

5.6)sonuç olarak inandığımız ve bildiğimiz ne olursa olsun bunu dünyada kesin olarak tescilleyemiyoruz
demek ki burası tesçil yeri değil
boyut değiştirdiğimizde görücez hangisi doğru

ee şimdi kimmne derse desin 5 ve paydaları benim birazcık gerçekleri saçmalamamdan başka birşey değildir