Evrenin Clock Frenkansını

Başlatan fractal, 25 Nisan 2009, 23:57:11

smyomekatronik

Esselâmû aleyküm

fizik=sebep=ALLAH(C.C.) sünnetidir.

Salih

@EOS kardeşim, teşekkür ederim. Kendine göre iyi niyetli olarak uyarıyorsun. Yalnız şu düşünme olayının sınırlarını nasıl çizeceğiz. Veya kim çizecek. Şu anda böyle  kabul edebileceğimiz dini anlamda bir otorite varmı? Birisi bu sınırı belirleyecekse belirlenen sınır o kişinin kapasitesi kadar değilmidir? Bilirsin, insanların düşünme kapasitesi çok farklı seviyelerde yaratılmıştır. Aslında düşünen bir beyni durdurmak çok zordur. Mutlaka düşünecektir. Akside geçerlidir. Düşünmeyen bir beynide düşünür hale getirmek çok zordur. Denirki cennetteki  insanların seviyesi dünyada iken açabildikleri idrakleri kadardır. Tamam cennete iman eden girecektir. Ama yükselme şartıda dünyadaki idraki kadardır. Tabiiki düşünmenin riski vardır. Ama risk olmadanda kazanç elde edilmiyor.
Bu risk-kazanç dengesi de artık  kişinin kendisine kalmıştır.
@fractal arkadaşım senin dil olayına katılmıyorum. Evrende o manalar var zaten biz dillendirelim veya dillendirelim. Belki dil olayını geliştirirsek sosyal olarak daha kaliteli bir toplum olabiliriz.
@erkan614 buraya nerden geldiniz diyor. Bizde araştırıyoruz zaten.:)

fractal

bundan 2000 yıl önce aristo zamanında deseydim güneş mi dünyanın etrafında dönüyor dünyam ı onun etreafında sonra şöyle bir açıklama yapsaydım dünya duruyor sabah güneş nerde doğuda öğlen yukarı çıkıyor akşam nerde batıda demekki dünya duruyor güneş onun etrafında duruyor..insanlar buna tam 2000 yıl inandılar.buna aristo mantığı deniliyor ironik olarak.gerçekci tüm sorulara aristo mantığı ile cevap verip kestirip atabilirsiniz.
Restantum cogniscutur Quantum deligutur

fractal

dilsel sorun:

örnekleme;masanın üstündeki kalem dediğimde herkesin bu kelimeden yola çıkarak kafasında bir kalem şekli yada onu betimleyen niteleyen birşey belirir.birisine kalemi ver dediğinizde aklı başında biri ise şüphesiz size o masanın üstündeki kalemi verir.dahada açarsak ortda bir kalem diye varlık birde onun dilsel ifadesi imgesi ve beynimizde canlanan şey var.şüphesizki bu ortalama kalem olarak(rengii boyu gibi..) herkesin kafasında aynı ama bu onun cok cok sadec bir bicmi.kalem kelimesi tam olarak kalemin yerini alamaz .benim beynimdeki kalem kırmızının bir tonu ike başkasının kafasındaki başka bir tonu bendeki biraz uzun ise başkasında biraz kısa olucaktır.biz bu kalem hakkında hakikat araştırması yapsak bile kullandığımız dildeki her kelime varlıkları bir uzlaşı olarak ortalama tasvir ettiğinden asla bir varlığı karşımızdakine tam olarak aktramayacağız onun bilgisini...

şu dil ile düşünüyoruz ?peki gelecektede dil ilemi düşüneceğiz?varlıkla kusursuz iletişim mümkünmüdür?varlıkları blmek onu kusursuz imgelemektenmi gecer?

peki dil bu kadar sorunlu(yukarda iki örnek verdim dili sorun yaptım değilmi:))  ) ise neden dünyayı yada diğer dünyaları kurtaran söylemler ilkel olduğunu düşündüğüm bu yöntemle bildirilmiş.?(matematiksel olduğunu düşünsenize..)biz yukarı seviye cıkamasak o seviye bize iner.nedense  erdemlik krtiterlerinde insanlar hep en alt seviyede erdem verenlerde hep üst seviyede olur.insan aptaldır anlamaz.hayaletler neden fotondan korkar.neden doğa üstü olaylar hep 3.tekil şahışlar tanık olur.mübarek olaylar neden hep geçmişte  sonuçları gelecekte ama neden biz şimdide yaşıyoruz.

dilimi ısırdım.
Restantum cogniscutur Quantum deligutur

Salih

Evet @fractal arkadaşım iş sonunda yine bazı kavramların sorgulanmasına
kadar geldi. O zaman devam edelim. Nereye kadar gideriz bilemiyorum.
Beynimiz decoder olarak kapasitesi kadar evrendeki manaları çözümlüyorsa ve aynı zamanda aslında çözemediğimiz sonsuz manalarında olduğu da malum. Hatta beynimizde oluşan manalar üst mana seviyesine göre çok çok kısıtlı. Ama birde bunu dille ifade etmeye kalktığımızda çok daha kısıtlı hale getiriyoruz. Çünkü dilde kullandığımız imkanlar çok kısıtlı. Burada @fractal'a  katılıyorum. Aslında beyin algıladığı manaları aynı zamanda beyin dalgaları ile yayınlamaktaymış. Bu özelliğimizi geliştirebilsek kısıtlı dile ihtiyacımız olmadan direk manaları aktararak iletişim sağlayabiliriz. En azından böyle bir potansiyelimiz var. Çok azda olsa bu yeteneği kullanan kişiler var(Telepatik özelliği gelişkin insanlar).
Mübarek konuların niye dille aktarıldığı konusu. Herhalde başka bir yöntem kullanma imkanı olsa kullanılırdı. İnsanlar dille anlayabildiği için başka imkan yok. Ama dikkat edin peygamber denilen kişilerde aslında manalar beyninde algılama şeklinde ortaya çıkmakta. Burdanda peygamberlerin(Veya üstün insanlar diyelim) beyin decoder larının çok büyük kapasitede olduğunu anlıyoruz. Belkide peygamberler algıladıkları manaların bir kısmını bize aktarmak için bizim kullandığımız yöntem olan dil aracını kullanmaktadırlar. Neden geçmişte olmaktada şimdi günümüzde yok sorusunda şöyle düşünüyorum. Günümüzdede decoderı çok gelişmiş kişiler olduğunu düşünüyorum. (Adını ne olarak verirsek verelim bence önemli değil, ben olaya teknik olarak yaklaşıyorum. Erdem(veya peygamber, evliya mübarek kişi vs.) denen olguda bence kişide beyin kapasitesinin açılması olayıdır. Yoksa bazı insanların kendilerine göre beğendikleri kişilere verdikleri paye değil. Bir kişinin beyin decoderi çok genişlemişse otomatik olarak ortalma insan seviyesinden yükseğe çıkmıştır. Bizim o kişiyi nitelendirmemiz ve nitelendirmemizin önemi yok.)Eğer geçmişte çeşitli isimler altında belli bir miktar insanın beyin decoderi kapasitesi açılmışsa günümüzdede açılması gerekir. Bizler bu tür kişileri, kendilerini açığa çıkarırsa tanıyabiliyoruz. Onun için geçmiş zamanda vardıda bu zamanda yok diyoruz. Yüksek seviyeli beyinler için dil ile iletişim en son çare vede çok ilkel bir seviye. Zannımca, onlar  günümüzde beyin dalgalarını kullanarak işlevlerini görmekteler.

fractal

jostein gaarder sofinin dünyasının yazarı ünlü norveçli yazarın kiatbında bir söz vardı.hakikat dediğimiz şeyi bir ilizyonist olarak düşünürsek biz ilizyonistin şapkasının içindeki tavşanın tüylerinin dibinde yaşayan ilkel canlılarız.çok azımız bu ilizyonisti merak edip tavşanın tüylerinden tırmanıp izliyonistin gözlerinin içlerine bakma uğraşısını ve cesaretini gösterebiliyor...ve felsefeyi böyle bir uğraş olarak tanımlıyor.antik çağdan günümüze tüm filozofları okudum.(talesten,,kiergegaarda,gazaliden imanuel kanta ,jaspers kadar varlık bilim,tekbencilik,cokbencilik,varoluşculuk,realizm,,,,sonra düşünmede insan psikoloji önemlidri dedim psikoloji ekolllerini okudum.(adler,jung,freud..)sonra biraz antropoloji(lewis) okudum insan nasıl cıkmış nasıl gelişmiş.sonra beyin nasıl düşünüyor diye nörolojik araştırma yaptım.(Francis Crick),,sonra bilim felsefesi,locates,wittgeisntesin,kuantum mekaniği,higs parçaçıkları,tılsımlı kuarklar,schrödingerin kedisi,alice harikalar diyarında,mantık,diyalektik mantık klasik mantık,kozmoloji carl sagan,kaos kuramı,mandelborad kümesi,lorenz cekicisi ,fractal geomteri,,,,,sonuç bilmeden düşünülemez.

matrix,diğerleri,sofinin dünyası gibi yapıtlar bence aynı konuyu işliyor.gerçeğin adı bir yanılsaması içinde yaşıyoruz.yaşananlar gerçek değil söylemi bunlar sadece bir paradikma ve her paradikma zamanla kendisi daha günceline bırakır yerini.

evrenin clock frekansı durduğunda işlemcideki gibi evren uyku moduna gecermi?evrenin yazılı  kod düzeneği tersine çaılışırsa ne olur?bunlarıda merak ettim.
Restantum cogniscutur Quantum deligutur

Salih

Kontrol sistemleri ile uğraşanlar bilir. Kontrol edilecek cihazın modellemesi yapılır(Veya yapılmaya çalışılır. mümkünse). Yapılan modelin başarısı sanal ortamda uygulanan testlerdeki gerçeğine yakınlık ölçüsündedir. Yani oluşturduğumuz veya varsaydığımız modelden sorgulamalar sonucunda aldığımız cevaplar gerçeğe uygunsa veya ne kadar çok yaklaşıyorsa modelleme başarılıdır.
  Diyorumki, sanki bütün felesefi ekoller ve dinler kendilerine göre bir evren modellemesi yapıyorlar. İnsanlarda aslında bu modellemelerden birisine iman veya kabul ediyor. Belki çok az bir insanda kendi modelini oluşturuyor.
   Şimdi, herkes aslında kendi modellemesinin doğru olduğunu iddia ediyor. Bu durum çıkmazdır, çünkü evrende müracaat edilecek bağımsız bir kurum olmadığı için tam kesin sonuçta elde edilemez. O zaman ne yapmak gerekir. Kanaatime göre şöyle bir yol izlenebilir. Her fikir veya inanç bir modelleme yaptıysa aynı zamanda şunuda iddia etmiş oluyorlar demektir. Biz var olan evreni en kapsamlı biçimde anlıyoruz ve anlatıyoruz. O zaman yapmamız gereken her modellemeyi evrende karşılaştığımız bilgiler ve olaylar yardımıyla sorgulamak. Bilhassa günümüzde evrenle ilgili çok yeni ve geniş kapsamlı bilgilere sahip olmaya başladık. Öyleyse hangi modelleme sorgulamalara ve testlere makul ve yeterli cevaplar verebiliyorsa başarılıdır demektir. Dolayısıyla modellemesinden emin olmayanlar öncelikle sorgulamaya karşı çıkacaklardır(Önemli bir ipucu). Modellemesine güvenenler ise aksine sorgulamayı teşvik edeceklerdir. Çünkü iyi modelleme yapanlar zaten çok sorgulayanlardır.
Evrenin çalışmasının mikroişlemciye benzediğini zannetmiyorum. Daha önce bahsettiğim gibi evrenin bize göre iki üst boyutunda sonsuz frekanslı dalgalar okyanusu vardı. Eğer frekanslar sıfırlanırsa bizim üst boyutumuzda mana üretimi durmuş demektir. O zaman ne algılayan nede algılanan kalır.
Programın geri çalışması evrenin yapısı itibari ile mümkün olmadığını düşünüyorum. Bir kere iki üst boyutumuza göre baş ve son geçersizdir. Zaten bizim baş ve son görmemiz bizdeki decoder in algısıdır. Decoderimizde anladığımıza ve tecrübelerimize göre sadece ileri yön şeklinde algılıyor.

OG

Evreni tümden çözmek yerine parçalarla uğraşmak daha akılcı olur. Parçalar (ki buna organizmalar denebilir), hepsi kendini bir şey zanneden genelde bir üst veya bir alt organizmadan habersiz, Hepsi kendini bişey sanıp "BEN" diyor, Algı Meselesi. Fazla kafaya takmayın. Takanlar ise işin sonunda "Ben Yokum" diyor.

http://micro.magnet.fsu.edu/primer/java/scienceopticsu/powersof10/index.html
FORUMU İLGİLENDİREN KONULARA ÖM İLE CEVAP VERİLMEZ.

fractal

Salih güzel tespitlerde bulunmuşsun.katılıyorum.
Restantum cogniscutur Quantum deligutur

Salih

Alıntı yapılan: "OG"Evreni tümden çözmek yerine parçalarla uğraşmak daha akılcı olur. Parçalar (ki buna organizmalar denebilir), hepsi kendini bir şey zanneden genelde bir üst veya bir alt organizmadan habersiz, Hepsi kendini bişey sanıp "BEN" diyor, Algı Meselesi. Fazla kafaya takmayın. Takanlar ise işin sonunda "Ben Yokum" diyor.

http://micro.magnet.fsu.edu/primer/java/scienceopticsu/powersof10/index.html

Sanki diyorumki öncelikle hiç değilse bütünün zihinde bir siluetini (Tabiri caizse) oluşturmak lazım . Bütün belli oranda zihinde oluşursa parçaların anlamını ve işlevini daha kolay ve doğru olarak tesbit edebiliriz. Parçalardan yola çıkmak parçaların sayısını ve karmaşıklığını göz önüne alırsak çok zor olur gibime geliyor.

fractal

aristonon meta ta fizika adlı bir kitabı var.her 3 cümlede bir ispat yapıyor.özellikle analitik düşünme sistemi cok iyi kullanıyor.2000 yıl öncesi için mühteşem bir beyinsel faaliyeti var.evreni ve yaşadığını dünyayı anlamaya çalışan gerçekten düşünen bir beyin.
Restantum cogniscutur Quantum deligutur

fractal

evrenin clock ları sanırım bu mesajla durmuş.
Restantum cogniscutur Quantum deligutur

Salih

Konu üzerinde genel hatları itibariyle açıklamalarda uzlaşma sağladık
diye yazı yazmadım.

fractal

senin dekoder pradihman  gibi bende evrenin işleyişini iç içe geçmiş sonsuz değişkenli diferansiyel denklemler sistemi gibi düşünüyorum.yani her değişi düzenleyen başka bir değişim var.değişimler araşındaki değişimleri geçişleride düzenleyen başka değişim sistemleri var.matematiktedi özdönüşüm sistemleri gibi.fractal geometri gibi sistemin tamı herhangi bir alt parçada bulmak mümkün.böyle olunca evrende herşey birbiriyle ilgili olmuş oluyor.kaos kuramını anlatıyor gibi olucağım ama dedikleri gibi cinde bir kebelek kanat cırpsa amerikada değil evrenin herhangi bir köşesi buna hemen cevap veriyor...burda sorun şu bu kadar sonsuz değişimin içinde yinede burdaki dünyamızdaki yaratılış sınırlı değilmi.acaba bu bu sınır bizim algılama bizimimizin zaman (deşim) ve mekan tarafından sınırlı olmasındanmı kaynaklanıyor.matrix deki durum olsa bunu mantıksal olarak olmayacağı ispatlana bilirmi.tüm bu algılar çok gelişmiş bir pc tarafından beynimize gönderiyor ve sizinde decoderiniz cözümlüyor ve kendimizi böyle bir sanal evrende yaşıyor sanıyorsak.bu durumun böyle olmadığını nasıl ispatlarız...bir hint inanınışı vardı.3 hint tanrısı bir araya gelmiş ve oyun oynamaya karar vermişler.ve şöyle bir anltlaşma yapmış kimin oyunu en inandırıcı olucak diye.ve yaşam bu oyun olmuş...
başak bir hint düşüncei  su ise matrix tarzında.eğer biz bir kelebek isek ve rüyamızda insan olduğumuzu görüyorsak...
Restantum cogniscutur Quantum deligutur

Salih

Zaman , mekan ve içindekiler decoder imizden kaynaklanıyor. Bu nedenle bu sistemin aslını gözlemleyip çözümlememiz de zaten sistemi meydana getiren decoder la olacağı için mümkün değildir. Yani bu algıladıklarımızı oluşturan decoder a aynı zamanda bu sistemi çöz diyoruz bu mümkün değil. Decoder ı kullandıkça durmadan sistemde yeni alanlar ve algılamalar oluşturuyor. Çünkü yapısı öyle ona göre programlanmış. Decoder imizin kapasitesini ve özelliklerini genişletmeden algıladığımızın aslına ulaşamayız. Belki şöyle düşünebiliriz. Diyelimki beynimizin kapasitesi 100 anlamlık ve bunun kombinasyonları. Bu şart değişmedikçe üretilecek anlamlar 100 anlamlık kümeye göre olacaktır. Ta ki anlam kümesini artırıncaya kadar. Normal insanlarda (en kalabalık grup) bu küme çok az ve değişmediği için yapabilecekleri bir şey yok. Biliminsanlarıda ne kadar ilerlerse ilerlesinler beyin kapasitelerini artırmadıkca decoderin üreteceği sonsuza yakın ayrıntılarda kaybolacaklardır. Ve bütün hakkında bilgileri büyük oranda kısıtlı ve yanlış olacaktır(şu anki kuantum fizikcilerinin geldiği aşama).
Bana göre peygamberler veya mübarek kişiler(evliyalar, gurular vs) kapasite artırımı yapan kişilerdir. Ama maalesef dini konular çok ilkel seviyelere indirilerek yaygınlaştığı için, dinlerin esas amacı olan konu gözardı edilmektedir. Dinlerin asıl amacı insanların normal şartlarda fark edemedikleri iç potansiyellerinden yani hakikatlerinden haber vermektir. Yoksa işin sosyolojik boyutu olan yalan söylememek hırsızlık yapmamak değil. Ama toplumu oluşturan çoğunluğun kapasitesi çok kısıtlı olduğu için(kesinlikle aşağılama amacı güdmüyorum. teknik bir tespit olarak) din konusuda siyasi ve sosyolojik bir olgu haline getirilmiştir. Tabiiki dinin sosyolojik yönü vardır. Ama esas gayesi o değildir.
Buradan şuraya gelmek istiyorum. Amacım dini propaganda değil. Senin vurguladığın matrix varsa nasıl anlayacağız. İşte normal insanlar olarak bunu anlamamız mümkün değil dediğin gibi. Peygamber ve diğer kişileri, beyin kapasiteleri artmış ve üst boyuttan bakabilen kişiler olarak düşünürsek bir imkan yakalamış oluruz. Çünkü ben başka bir çare göremiyorum. İslam tasavvufunda bilhassa muhyiddini arabi hazretlerinin çok önemli evren modellemeleri var incelemeni tavsiye ederim. Maalesef zamanında bir takım dindar çevreler tarafından da dışlanmış biridir. Çünkü getirdiği açıklamalar kendi yaşadığı devrin çok üzerindeydi. Şimdi yeni bilimsel bulgular ışığında ancak anlaşılmaya başladı. Belki bilirsin meşhur vahdeti vücud modellemesi var. İşte günümüzde buna holografik evren modeli adı veriyorlar. Demekki O zat kendi beyin kapasitesini artırarak bu yapıyı müşahede etmiş.